En son bıraktığım satırlardan beri geçen zamanı düşününce
iyi ki tembellik yapmaya zaman bulabilmişim... Gerçi şu geçen zamanda da çok
yorucu şeyler yapmadım ancak eve girme fırsatı da yakalayamadım.
Dün Sarah’la 3 gibi evden çıktık, Shangha’deki antik pazara
gittik. Bu ülkede çılgın bir pazarlık yapma durumu var. Gitmeden önce Sarah”ben
iyi pazarlık yaparım” deyip bana taktikler vermeye çalıştı. Adamların hepsi
sanki sözleşmiş gibi aynı taktiği uyguluyor. Olan şu; diyelim bir şeyi
beğendiniz ve fiyatını sordunuz. Tipik olarak herkesin ama kesinlikle hepsinin
yaptığı, hemen eline hesap makinesi alıp cümleye başlıyor. “Bak aslında fiyatı
bu” deyip inanılmaz bir rakam yazıyor, sonra “ama sen çok güzelsin ve seni sevdiğim
için sana özel bir fiyat vereceğim. Bu fiyatı sadece sana veriyorum, başkalarına bu kadar inmem” deyip kendince makul denecek bir fiyat
yazıyor. Ancak o yazdığı rakam da bence inanılmaz. Yani ben ki, annem ve
ananemle Kapalıçarşı'da, Mahputpaşa’da manyak alışverişler yapıp, asıl pazarlık
nasıl yapılır konusunda özel dersler almışım iki uzmandan, elin Çinlisi kendi
dediği fiyata bana satabilir mi istediğini? Ben çılgın bir şekilde olamayacak
bir fiyat söylüyorum, Sarah diyor ki “Ama çok düştün, satmazlar bu fiyata”
diyor. Ben de “O zaman vallahi almam çünkü ben bunların aşağı yukarı kaç para
olabileceklerini biliyorum. Aynılarını daha düşük fiyata Kapalıçarşı’dan alırım
ama önemli olan buradan minik hediyeler götürmek. Çin’i anımsatan bir şey olsun
yeter. Daha fazla para hiç kimse verdiremez, gidelim o zaman” diyorum. Ve
arkamı dönüp gidiyorum. Adam ya da kadın arkamdan bağırıyorlar, “Tamam, tamam,
gel, senin dediğin paraya olsun!” Ve böylece manzara aynı şekilde sürüp gitti.
Sarah ile beraber adamları yıldırdık. Asıl komik olanı, pazarda o kadar çok
yabancı vardı ki, yani Batılı demek istiyorum, hepsi durup bizi seyretmeye
başladı. Pazarcılar peşimizde gülmeye ve
Sarah "sen benden de beter çıktın" demeye başladı. Neyi kaça istiyorsak onu alıyoruz ve diğer
yabancılar kıskançlıkla bize bakıyorlar. Bir kaçını fark ettik ki bizi seyredip
bizim gibi yapmaya başladılar. Sonra da bize bakıp sırıttılar. Neyi kaça istediğiysem o rakama aldım. 1 saat
içinde almam gereken tüm hediyeleri almıştım. Tüm alışverişi bitirdikten sonra Fraser
Residence’in 6. Katındaki Yunan Restaurant’ına gittik ve bir kaç meze ile
beraber Cin içtik. Manzara inanılmazdı. Ya da belki hep aynı manzaraydı. :) Binalar, binalar,
binalar...
19.30 civarı kendimizi eve zor attık, çabucak hazırlanarak Sarah’ın
arkadaşlarıyla sözleştiği Xi Bo Restaurant’a gittik. Buraya geldiğimden beri
yediğim yemeklerin hepsi de muhteşemdi. Elbette yemeğe verilen, bize
göre az paralar da düşünülürse, yemek konusu en inanılmaz şeydi seyahatim
boyunca. 7 kız, terasta oturarak dünya kadar yemek yiyip, 5 şişe şarap içtik.
Masadan kalkarken hemen hemen hepimizin kafası hali hazırda güzeldi. Ve kişi
başı ortalama 65 TL civarı hesap ödedik. Öyle bir yemeği İstanbul’da o kalite
de bir yerde yiyeceksiniz ve o kadar içki içeceksiniz muhtemelen kişi başı
hesap rahatlıkla 200-250 TL civarı gelir. O da bugün iyi günümdeyim ortalama bu
gelir diyorum, daha yüksek olma ihtimalini kesinlikle göz ardı etmiş değilim.
Restaurant’tan çıktıktan sonra bir Gece Kulübüne gittik.
Kızlar tamamen dağıttılar. Hepsi çok doğal, rahat, eğlenceli, güler yüzlü ve
sıcakkanlıydılar. Gerçekten her zaman hatırlayacağım bir gece geçirdim. Çok
güldüm, çok eğlendim. İnsanları gözlemlemek çok eğlenceliydi. Bu Amerikalı ve
İngiliz kızlarının rahatlıklarını ve umursamazlıklarını gerçekten seviyorum.
Hiç kasmıyorlar, farklı olma çabasına girmiyorlar, nasıl hissediyorlarsa öyle
davranıyorlar. Bizler maalesef çok fazla kurallarla yetiştirildiğimiz için hiç
zaman onlar kadar rahat olamayacağız. Rahatlık derken yanlış anlaşılmasın,
eğlenmekten bahsediyorum. Kimseye bir şey ispatlama çabası olmadan sadece
içinden geldiği gibi davranmaktan söz ediyorum.
Gece 2 civarıydı
sanırım epey sarhoş bir halde eve döndük. Sabah kalktığımda, ne zaman yüzümü
yıkadığımı, pijamalarımı giyindiğimi ve yatağa yattığımı hatırlayamadım. Tüm
bunları ne ara yapmışım hala hiç bir fikrim yok. Sabahleyin sürünerek yatakta çıktım... İkimiz
de zor bela toparlanıp, birer fincan çay
içip tekrar sokağa attık kendimizi. French
Concession’da (Fransız bölgesi) bulunan Tianzifan’da, “Komunne” adlı mekana Brunch’a gittik. Servis bizi çok bekletti
ancak hayatımda gördüğüm en büyük fincanda (Mug) nefis bir kahve içtim ve
harika bir omlet yedim. Zaten onları
yedikten sonra akşama kadar bir daha canım bir şey yemek istemedi.
Brunch sonrası manikür ve pedikür yaptırmaya gittik. Yine
ilklerden birini yaşadım ve pedikürümü ilk defa bir erkek yaptı. Çok sevimli
bir karı-koca’nın işlettiği bir dükkanda şaşıracağınız kadar hızlı ve
profesyonel servisi aldık. Çift 12 seneye yakın New York’ta yaşamış ve her
ikisinin de New Yok Nail School’dan diploması vardı duvarda. Bazen dünyada olan
şeylere gerçekten şaşırıyorum. Yani düşünsenize, karı-koca 12 sene New York’ta yaşa, bu işi
yaptığın için profesyonel olmak iste ve bu işin okula gidip hakkını vermeye
çalış. Gerçekten takdir ettim. Adamlar yaptıkları her şeyi ciddiye alıyorlar.
Küçümsemek için yazmıyorum ancak bizim ülkemizde bu işin bir okulu bile yok.
Kaldı ki bir manikür ya da pedikürcüden “hani senin diploman?” diye sorduğunuz
soruya cevap bekleyesiniz. Biz de her şey kafa göz yara yara yapılıyor. Tüm
French Concession’u yürüyerek dolaştık diyebilirim. Aynı bölgede sabah yaptırdığımız randevuya
yetişmek için masaj salonuna koşturduk. Tam 1 saat Tai Masajı yaptırdık.
İşte burası çok önemli... Daha önce de çok iyi olduğunu düşündüğüm bir
Tai Masajı yaptırmıştım. Hem de Nişantaşı’nın göbeğinde çok iyi bir yerde.
Buraya isim yazmayacağım... Bugünkü
masajdan sonra kafama takılan soru şu; eğer o masajsa bugün yaptırdığım neydi?
Ben böyle bir şey görmedim, yaşamadım. Tek kelimeyle; İNANILMAZDI. 1 saatlik
masaj sonrası çıktığımda tüm kaslarım ve eklemlerim bayram yapmıştı. Bir kere
en önemli şeyi yazıyorum. Arkadaşlar gittiğinizde, soyunup, üzerinize litrelerce yağın boşaltıldığı ve tüm
vücudunuzun okşandığı şey kesinlikle masaj değil. Değilmiş yani. Bugün bunu çok
net şekilde anladım.
Gider gitmez bizi çok hoş bir şekilde karşıladılar. Masajın
yapılacağı odaya aldılar. Sarah ile aynı odada olmak istedik o yüzden yerde iki
tane ayrı ayrı yatak hazırlanmıştı. Bir çift bizi odaya aldı, hemen havlularla
başımızı koyacağımız yeri hazırladılar ve giyinmemiz için yarım üst kimono ve
alt pijaması verdiler. Kıyafeti tam anlatabilmem için Kung-fu yapanların
üzerindeki beyaz kıyafetleri düşünün , buna benzer kıyafetlerdi. Üzerimizdekileri
çıkardık ve verdiklerini giyindik. Çift geri geldi ve yine ellerini başlarının
üzerinde birleştirip eğilerek bize selam verdikten sonra yerdeki yataklara yüzüstü uzanmamızı
istediler ve böylece masaj başladı. Ayak parmaklarından başlayarak tüm
vücudunuzdaki kasları tek tek elden geçiriyorlar. İnanılmaz güçlü parmakları
vardı bana masaj yapan kızın. Vücudunuzu sizin bile haberiniz olmadığı bir
şekilde esnetiyorlar. Mesela siz yüzüstü yatarken ellerinizde tutup sizi geriye
doğru geriyorlar. Yüzüstü, bir yay
şeklinde oluyorsunuz. Kollarınızı gerip, sizin olmayacağını zannettiğiniz
şekillerde büküp, gerip, esnetiyorlar. Velhasıl
1 saat boyunca vücudumdaki tüm kaslar ve eklemler gerildi, büküldü,
esnetildi, yoğuruldu ve yumuşatıldı. 1 saatin sonunda tüy kadar hafiftim.
Belimdeki ağrı geçmiş, boynumun kilitlenmiş kasları açılmıştı.
Bu masajı İstanbul’da yapan birini bulayım abone olacağım.
Her hafta ne yapar eder giderim kesinlikle. Masaj sonrası çıktığınızda yine
önünüzde eğilerek sizi selamlayan biri kapıda bitiveriyor ve harika bir
zencefilli çay ikram ediyorlar. Gittiğimiz SPA’daki ortam huzurlu, sakin ve bir
o kadar da aydınlıktı. Masaj yaptırdığınız odalar hariç her yer SPA’larda alışık
olmadığımız derecede aydınlıktı. İç
ferahlatıcı bir havası vardı. Masaj sonrası yine yürüyerek eve geldik. Kendimize
yine harika birer Cin hazırladık ve Sarah’ın kaldığı binanın çatı katına
çıktık.
Pekala, yaptığımız çılgınca şeyi anlatıyorum şimdi. Binanın
çatı katı dediğimiz öyle insanların takılacağı bir yer değil. Filmlerde
gördüğünüz yüksek binaların çatılarını düşünün. Düzlük bir alan, borular,
bacalar vs. Çatının kenarları yarım metrelik bir genişlikte ama daha yüksekte
tabi. Kenarlara duvar örüldüğünü
düşünün. Çatıya çıktığınızda bu duvarlar yüzünden aslında sadece gökyüzünü
görebiliyorsunuz, etrafı göremiyorsunuz çünkü duvarların yüksekliği 2 mt
civarında. O duvarların kenarlarında da 30 cm yükseklikte demirlerle yine
güvenlik yapılmış. Biz borulara tutunarak o yarım metre genişliği olan duvarın
üstüne tırmandık. Bardaklarımızı, fıstık ve cipsimizi de alıp duvarın üstüne
oturduk ve tüm Shanghai gözümüzün önündeydi... Bir gökdelenin tepesinde,
kenardaki duvara oturarak inanılmaz bir manzara seyrettim. Karşımdaki tüm
binalar elimi uzatsam dokunacağım mesafedeydi ama aşağıya bakmaya cesaret
edemedim. Yükseklik korkusu olan biri için bence takdir edilmesi gereken bir
hareketti bu. Ben hala kendimi tebrik ediyorum. Hayatım boyunca bir daha asla
yapamayacağım şey, bir gökdelenin tepesinde oturup ayaklarımı aşağıya sarkıtmak
olacak sanırım. Eh bunu da yapmadım demem artık. Delice bir tecrübeydi ama
değdi...
Sarah’ın erkek arkadaşı ona bu akşam yemek pişireceği için
bizim kızımız erkek arkadaşına gitti. Ben eve yine nefis bir Tai Yemeği
ısmarladım ve hem yemeğimi yedim hem de yazımı yazdım. Bu yemekleri bırakıp
gidecek olmak bana büyük üzüntü veriyor. İstanbul’da da yalnız yaşayan biriyim
ve genellikle pişirmektense dışarıdan ısmarlamayı isterim aslında. Ancak
istanbul’da böyle bir şey yapsam, ayın onuncu günü tüm maaşımı tüketmiş olurum
herhalde.
Yediğim ya da yaptığım şeylerin fiyatları
yazmam belki sizi sinir edebilir ancak bir fikir oluşturması ve bir gün eğer
gelmeniz nasip olursa buraya, geldiğinizde size yol gösterici olması için özellikle
belirtiyorum. Buradan hareketle aslında
buraya yapacağınız seyahatin Avrupa’da bir kaç gün bir yere gitmenizden daha
ucuza geleceğinden emin olabilirsiniz. Yolun uzunluğu nedense insanlara maddi
açıdan da çok büyük bir yük getirecekmiş gibi görünüyor olabilir ancak böyle
bir düşünceniz varsa da unutun... Hepinizi şaşırtacak derece hesaplı süper bir
tatil yapabilirsiniz burada. Geceliği 80-100 TL arası gerçekten kaliteli
kalınacak oteller var. Daha lüks yerde kalmak istiyorum derseniz de elbette
seçim sizin ancak daha önce adını duymadığınız Residence hizmeti veren çok
temiz ve çok güzel yerler inanamayacağınız kadar çok burada. Ben Sarah burada diye daha cesur hareket
ederek geldim elbette ancak fazladan 700-800 TL ile de bu seyahati yine
rahatlıkla yapabilirmişim. Bu beni neden rahatlatıyor? Çünkü bakarsınız önümüzdeki yıllarda belki
bir daha gelirim bu ülkeye. :)
Aklıma gelmişken, Sarah’ın erkek arkadaşı Tang bu sabah 100
katlı binanın merdivenlerini tırmanmayı 25
dakikada tamamlamış. Biz sabahın köründe sarhoş sarhoş uyurken o çoktan gidip
yarış işini halletmiş bile. Maalesef
seyretmeye gidemedik. .. Uyku ağır
bastı... :)