Günün Sözü

Umut her daim vardır...

28 Ekim 2013 Pazartesi

Matrix'de Yaşamak

Yaptığım işi seviyorum... Gerçekten... Sorun çözmek, bir şeyleri organize etmek, uğraştığınız onca şeyden sonra her şeyin yolunda gittiğini görmek, birilerinin yapmak istediği şeyler konusunda kimi şeyleri kolaylaştırmak ve önemsiz gibi görünen ama aslında her şeyin gidişatını değiştirecek minik detayları yoluna koymak beni mutlu ediyor... Kişiliğimin baskın tarafını tatmin eden, eğlenerek yaptığım bir iş benimkisi. 

Beni mutsuz eden tarafı etrafımdaki insanlar... Bulunduğum ortamdaki insan yelpazesi... Beraber geçirdiğim zamanın %90'ında "burası gerçek olamaz, ancak Matrix'de yaşıyor olmalıyım" dedirten bir ortamdayım. 

Hani Matrix filmindeki kötü Ajan vardı ya, Ajan Smith.. İşte aynen onun gibi görüyorum etrafımdakileri. Hepsi aynı görüntüye sahip, hepsi yarışırcasına bir hırs ve hepsi aynı zavallılık içinde. Kafamı nereye çevirsem hep aynı sığ karakter. 

Yaptığım işi, bağımsız nasıl yapabilirim diye düşünüyorum aylardır. Ancak bir çözüm bulabilmiş değilim. Beni yoranın insanlar olduğunu biliyorum. Her sabah yataktan kalktığım anda kendime dediğim şey "1 saate kadar yine oraya gireceğim, yine ensemden fişi takacaklar ve Matrix'e gireceğim" oluyor.

Eve dönüşüm ensemdeki o fişin çıkarılması demek. Gerçek hayatımı yaşadığım yere dönüş, o yapay ortamdan kurtulmak demek... Beni de kurtaracak bir Neo'yu bekliyorum doğrusu. Biliyorum hayal ama varsa bir Neo, gelse iyi olur... He is THE ONE who is going to save me from the hell! Filmde "The One" denilen Neo benim kafamda bir metafor. Bir kişiden değil herhangi bir şeyden bahsediyorum elbette. Kurtuluşumu sağlayacak bir şey.. Biri... Fark etmez..." The One"ya da "The Thing". Olsun yeter. 

İnsanın dünyada güveneceği kimsesinin olmaması, arkasını yaslayacağı birinin olmaması gerçekten çok zor. Öyle temkinli hareket etmek, öyle sağlam basarak yaşamak zorunda kalıyorsunuz ki, bazen kurtuluşunuzu sağlayacak minik riskleri bile alabilme lüksünüz olmuyor maalesef. İşin içinde minicik de olsa bir risk varsa, imkanı yok göze alamıyorum herhangi bir eylemi. Biliyorum risk almadan başarı mümkün değil... Biliyorum yüzde yüz hiç bir şeyin garantisi yok... Biliyorum bazen gözü karartmak lazım... Bütün bunlarla ilgili öyle çok şey biliyorum ki, bir başkası olsa benim vereceğim telkinlerle çoktaaann eyleme geçmiş, kendini de kurtarmıştı. Ama işte terzi kendi söküğünü dikemez misali, başkalarına söyleyeceğim ve işe yarayacak bir çok şeyi kendim uygulayamıyorum. İster adına korkaklık deyin, ister garanticilik, ister sağlamcılık, ister temkinli olmak... Sonuç değişmiyor... Önümü göremediğim sürece hiç bir adımı atamıyorum. 

Sırf bu yüzden kendime öfkem her geçen gün daha da artıyor. Bu kadar pasif yaşamak bana göre değil. Hayatımın hiç bir anında olmadı. Ancak şimdi hayatımı pasif direniş halinde geçiriyorum. Ne acı! 

Şimdiye kadar ya insanları hiç umursamamışım ya da şimdi haddinden fazla umursuyorum. Veya insanoğlu denilen yaratık, farkedilmeyecek ölçüde her geçen gün yavaş yavaş değişti ve şu anki görünen yapısına ben bir anda farkına vardım. Evrim teorisinin başka bir boyutu oldu sanırım. Darwin evrim teorisinden bahsederken insanın görünen şeklini ele almıştı, bense evrim teorisinin başka bir boyutunu ele alacağım ve insanoğlunun ruhunda, kişilik yapısında (ya da kişiliksizlik yapısı mı desek!)  meydana gelen değişimi inceleyeceğim. Bir zamanlar dört ayak üstünde olan insanoğlu belki yüzyıllardır fiziksel olarak iki ayak üstünde ama maalesef kafaca dört ayak üstündekilerden beter durumda günümüzde. Hatta bence ayaklar da çekilmiş, sürünür vaziyette.   

Kısaca anlatmak istediğim, insanlar beni yıldırdı. Ya ben çok düz biriyim ya da insanlar şekilden şekile girmekten benliklerini unutmuşlar. Bazen elimi kaldırıp herkesi durdurmak istiyorum. Bir durun, bir kalın olduğunuz yerde ve kendinize bir bakın demek istiyorum. Gördükleriniz sahiden hoşunuza gidiyor mu diye sorasım var. 

Hatta kafamda kurduğum fantazi şu; Ben de Neo gibi şöyle elimi kaldırsam üzerime üzerime gelen insanları onun kurşunları engellediği gibi durdursam, şöyle başımı hafifçe eğsem, o insanlar patır patır yerlere düşseler ya! Kurşun yağmuru gibi insan yağmuru altında hissediyorum kendimi. O derece yani! 



   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder