
Havanın durumu malum bugün... Bulutlar üstüme üstüme geliyor. Dışarısı soğuk... Kendi kendime mırmır yaparken bir yandan Emre Aydın'ın Soğuk Odaları'nı dinliyorum, bir yandan camdan dışarıda şehrin üzerine inmiş bulutlara bakıyorum. Tam eline kahveni kitabını alıp, battaniyenin altında bir koltukta tembellik yapılacak hava... Ama neredeee? Maalesef göz saatin kadranında, çalışmaya devam!
Kendi kendime camdan kara kara bulutlara bakarken, hala aynı şarkıyı evirip çevirip dinliyorum. Ciddi takıntılarım var. Bir şarkıya takılınca kusana kadar aynı şarkıyı günde yirmibeşbin kez dinlerim. Bıkmam! Ancak başka bir taneye takılırsam ondan geçerim belki. Mesela haftalardır Piston'un "Bu Yüzden" parçasını dinliyordum. Muhtemelen milyon kez dinlemişimdir haftalardır, hala bıkmadım. Ama bu şarkıyı duydum, şimdiki yeni takıntım bu. E bir kaç zaman da bu gider artık.
Dedim ya camdan dışarı bakınca evde battaniye altında kahve kitap keyfi yapmak lazım... Tam gözümün önünden bu manzarayı geçirince, aklıma geçen gün hayatımın en absürt tanımlanmış fantezisi geldi.
Kanka bana WhatssApp'tan yazıyor. "Şimdi Hawaii'de olsak, hava soğuk olsa, plajda bir battaniyeye sarınsak, dalgaları seyretsek. Böyle hafif titresek soğuktan, battaniyeye iyice sarınsak ama dalga sesleri de yumuşak yumuşak gelse kulağımıza!" Hayale bak sen! Bu arada dışarı bilmem kaç derece sıcak tabii ki.
Diyorum ki "Kızım illa üşümek, battaniyeye sarınmak istiyorsan git daha soğuk bir ülkeye, Hawai'nin niye içine ediyorsun da, orada bile popomuzu donduruyorsun? Niye Hawaii o zaman? Dünya'da soğuk yer mi kalmadı? Git o zaman İskoçya sahillerine, dondur poponu! "
Cevap şu; "Ama ben Hawai'de olmak istiyorum! Sana ne? Benim hayalim, nereye istersem oraya giderim!"

Bir doğrusu da, bir normali de beni bulsun allasen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder