Türk erkekleri istedikleri kadar kızabilir, istedikleri
kadar itiraz edebilirler. Ben gördüklerimi, yaşadıklarımı yazıyorum. Türk
erkeklerinin hangi familyadan olduklarını buldum sonunda. Çinlilerle bizimkiler
kesinlikle aynı hamurdan. Adamlardaki kabalıkları anlatmama şurada sayfalar
yetmez. En basit ve sık sık olanı yazayım hemen. Adamlarda bir tükürme huyu var
sokaklarda, dersiniz hepsi Lama soyu. O
kadar gürültülü ve çirkin şekilde rahat rahat tükürüyorlarki inanlır gibi
değil. İlk başlarda bana denk geldi, öküzün biri zahir diye düşündüm. Şimdi neredeyse
5 gündür sokaklardayım anladım ki, adamların kültürü bu. Tükürüyorlar
sokaklarda! Hem de kimseye aldırmadan, gayet doğal bir şey yapıyorlarmış gibi.
Hani manidar bir yüz ifadesiyle adamın suratına baksanız uyarır gibi, hiiiççç
oralı olmuyorlar, aksine gözünüzü dikip baktığınız için siz kaba oluyorsunuz.
******
Azimili sıçan (fare) duvarı delermiş!! Wagas’ı nihayet
buldum. Anaaamm ne de kolay bir yerdeymiş. Boşu boşuna dolap beygiri gibi
dönmüşüm. Şu an tek derdim karnımı doyurmak... Şöyle bir dşündüm de sürekli
aynı dertten müzdaribim. Hep karnımı doyurmak derdindeyim. Acaba önceki
hayatlarımdan birinde kıtlıkta mı yaşadım nedir? Zaten elalem Prenses olur,
Kraliçe olur, ben ya kıtlıkta yaşamışımdır ya da sürünmüşümdür kesin. Bu reankarnasyon meselesine bir ara tekrar
dönelim.
Neyse, bir kaç saat burada takılmayı düşünüyorum. Hazır free
internet bağlantısı da bulmuşken neden olmasın dedim. Dün saatlerce dolaşmanın
acısı çıkıyor tabii. Ayak masajına kesinlikle ihtiyacım var! Şu an günü çoktan yarıladım ben, ama saate
şöyle bir baktım da daha çoğu kişi hala uyuyor orada. Sabah’ın 6.30’unda kaç
kişi kalkar ki? Saah 5 te uyanmaya (aslında burada çoktan 10 bile olmuş oluyor)
alıştım sanırım. Hala biraz zorlanıyorum, hiç değilse 9’da falan kalkabilsem
iyi olacak ama 5 günde kimse benden bu kadar büyük beklenti içinde olmasın. Ne
kadar isterseniz isteyin her gün kendi saatinize göre gece 3 ya da 4’te
uyanamıyorsunuz.
Şu an büyük hayal kırıklığı içindeyim... :( Free internet var diye
sevinmiştim ama o da şifre istiyor! Dönünce gerçekten ama gerçekten Vodafone’la
acaip bir kavgam olacak!
Bugünü mahallede etrafı dolaşarak, tembellik yaparak
geçireceğim. Haftasonu epey yoğun geçecek. Pazartesi ve Salı Shanghai Müzesi ve
Nehir Kenarını dolaşarak geçireceğim. Rehber kitapçığa göre güneş doğumunu
nehir kenarında geçirmeliymişim. Bu demektir ki bildiğimiz gece 1’de (benim
saatime göre!) kalkacağım ve yola düşeceğim. E artık şurada 4 günüm kaldığına
göre yapılabilecek tüm çılgınlıkları yapmak lazım.
Bazen geri dönüp yazıklarımı okuyorum. Atladığım bir şey var
mı diye. Aklıma gelenleri de hemen neredeysem oraya ekliyorum. O yüzden bazen
alakasız ve konudan uzak , bölük pörçük şeyler olursa aldırmayın. Sonuçta
önemli olan içerik. Biraz evvel keşfettiğim şey şu... Hani her zaman kendimizle dalga geçeriz ya,
şu Türkler de dünyanın her yerinde var deriz. Nereye gitsek mutlaka bir Türk’le
karşılaşırız ve doğrusu bazen bu apaçık ürkütücü de gelir... Salgın hastalık
gibi... “Kaçııınnn Türkler geldiiii” durumu :). Ancaaaakkk bence şurada bir kaç sene kaldı
kalmadı bizim papuç dama atılacak. Neden mi? Kardeşim bu Amerikalılar salgın
hastalık gibi! Artık dünyanın neresine giderseniz gidin bir Türk ve bir de
mutlaka ama mutlaka Amerikalıyla karşılaşıyorsunuz. Bu adamlara da rahatlık
batıyor anlaşılan. Ya da Merkezi Istihbarat Teşkilatı (Amerikanca baş
harflerini yazmıyorum, hani internette her yerde takip ediyorlarmış ya,
bulurlar mulurlar beni, neme lazım. Çoookkk önemli kişiyim ya! :) ) dünyayı kontrol edebilmek için her yere
adamlarını gönderiyor. Mantar gibi her yerde bitiveriyorlar.
Aklıma gelen bir
diğer şey. Dün Metro’ya bindim demiştim. İşte Metro’da bir kez daha anladım ki,
biz bu Çinlilerle kesinlikle aynı familyadanız. İstanbul’da Metro’da neye şahit
oluyorsam aynılarını burada da gördüm. İnenlere bir öncelik vereyim, kenara
çekileyim, sonra da ben binerim nasılsa Metro kaçmıyor DEMİYOR kimse! Bildiğin
İstanbul’daki gibi daha içeridekiler inmeden bastırıyorlar içeri. Tabii kapıda
bir sıkışma itişip kakışma yaşanıyor doğal olarak. Ama kimsenin umurumda
değil. Herkes birbirini itekliyor, bağırıyor ama kimse bunun tuhaf ve saçma
olduğunu farketmiyor. Bakın belki bana kızacaksınız ancak maalesef doğruya
doğru, medeniyetin gözünü seveyim. Avrupa’da mümkünü yok böyle bir şey
göremezsiniz. Görseniz de yapanlar emin olun yerli halk değildir, bizim gibi
Allah’ın dağından gitmiş hödüklerdir. Bizler gibi toplumların o medeniyete
ulaşması için aşağı yukarı bir kaç yüzyıl daha geçmesi gerekecek. Çinliler de
medeniyetten yana nasiplerini almamışlar kısacası.
Farkettiğim diğer şey de şu: Size kibar davrananlar sadece
kaldığınız otellerdeki elemanlar. Öyle gaip bir durum ki, iki ayrı uçtan söz
ediyoruz. Onlar ne kadar kibar, güler yüzlü ise dışarıdaki ve yemek yediğiniz
yerlerdeki insalar o kadar kaba. Pekin’de oteldeyken Concierge’deki Batılı kız
şöyle demişti: “Dışarıdaki servisleri buradaki gibi beklemeyin, hepsi çok kaba
davranıyor.” Ben de şaka yapıp,”nasıl
yani tabağı başımıza geçirmiyorlar sonuç da, değil mi?” demiştim, o da
“Neredeyse! :) ”
demişti. Abartıyor diye düşünmüştüm ancak şu ana kadar gördüğüm gerçek gibi.
Sadece yabancı uyruklu mekanlarda çalışan servis elemanları kibar. Gerçek Çin
mekanlarına giderseniz tabağı bir başınıza geçirmedikleri kalıyor! Ama bir
şekilde herkes buna alışmış (Batılılar bile) hiç aldırmadan devam ediyorsunuz. Farkına varmadan siz de kasoa uyum
sağlıyorsunuz anlayacağınız. Zaten ne demişler : “Roma’daysan, Romalı gibi
davran!”
okurken gülmekten öldüm resmen :D harikaydı, peki bişi sorucam çinli gençler yakışıklı mıydı??
YanıtlaSil