Günün Sözü

Umut her daim vardır...

18 Ekim 2013 Cuma

Çin Günlüğü VII (Jing An Si)

Kaldığım semtin adı Jing An Si. Bugün tamamen tavaf ettim. Kaç defa kayboldum bilmiyoum. Bir süre sonra saymayı unuttum. Doğru dürüst kahvaltı yapayım, güne kuvvetle başlayayım istedim. Bütün kuvvetim, gücüm sokaklar arasında bir yerlerde kaldı. Sarah, Wagas Restaurant var, American pancake yapıyorlar, çok güzel kahvaltısı var dedi, çıktım yola. 






Zaten benim başıma ne gelirse bu yemenin derdinden gelecek.  Allahım, adım başı Wagas olduğunu söyledikleri yerde ben tam 4 saat dolaşarak bulamadım ya!  Kime sorsam, her zamanki gibi havalara bakıp,  ben yokmuşum gibi davrandılar. Dil özürlü millet ben bir Çinlileri gördüm. Bir tane Allah’ın kulu bilmez mi İngilizce anlamıyorum ki.

İnat ettim bulacağım diye, hiç bir şey alıp yemedim. Baktım artık tabanlarıma kara sular indi, adım atacak halim kalmadı, neyseki çantamdaki elmayı hatırladım. Oturdum kaldırımın kenarına elmamı yedim, biraz kendime geldim tekrar başladım dolanmaya. Şu an bana sorun, sokak sokak size tarif edeyim bu Shanghai’yın Jing An Si semtini. Neyse baktım dön dolan hep aynı sokaklar, metroya binip bölge değiştireyim dedim. Metro hatları 14 tane var. Her  hattı numaralandırmışlar. 1’den 16’ya kadar. Toplamda 14 adet hat ama, 14 ve 15 numara yok. Neden? Bilmiyoum. Olurda İngilizce bilen birine rastlarsam ilk işim sormak olacak. 


Metro için aşağı indiğinizde başka bir dünya ile karşılaşıryorsunuz, bildiğiniz alışveriş merkezi gibi bir alan, siz nereye gidecekseniz işaretleri takip ediyorsunuz ancak sağınız solunuz her yer mağaza. Bu arada her duraktaki çıkışlar da numaralandırılmış. Bizim metroda nasıl ki çıkışa göre isim yazar, mesela; Taksim Gezi Parkı çıkışı ya da Taksim Meydanı gibi, burada her çıkış numaralandırılmış. Örneğin akşam Sarah ile West Hanjing Road durağında buluşacağız ama 7 numaralı çıkışın önünde buluşalım diye sözleştik. Çünkü bazı duraklarda  12, bazılarında 20 tane farklı çıkış var. Bana çok mantıklı geldi. Diğer türlü ara ki bulasın nereden çıkacağını. Metro 3 yuan, bu da 1 TL yapıyor. Hala öğrenci ücretine yolculuk yapıyorum yani :) Aşağıdaki resimlerden de görebileceğiniz gibi metro rayları açıkta değil. Metro durakta durunca önce vagonların kapıları açılıyor sonra platformdaki kapılar açılıyor. Böylece raylara birilerinin düşme ihtimali sıfıra indirilmiş oluyor.  





Bizim buraları tavaf ettikten sonra Jing An Temple durağından metroya bindim ve People’s Square durağından çıktım. People’s Square pek ünlü bir meydanmış. Kocaman bir Parkı var. İnanılmaz yeşil, bahçeleri çok güzel. 






İçinde Barbarosa Restaurant’ta çok güzel bir yemek yedim. Yanda gördüğünüz mekan... İçerisi de, servis de çok güzeldi. Normalde buradaki servis elemanları çok kaba oluyorlar mekanlarda,  ancak ilginçtir buradakiler sevimliydi. Haa aklıma gelmişken, Çin’de hiç bir yerde bahşiş verilmiyor. Kabalık oluyormuş bu. Zaten verdiğinizde de bir paraya bir de size garip garip bakıyolar. Tam cimrilerin mekanı burası! Ye iç, hesabı öde çık. Zaten yemeklere gelen hesaplar Türkiye ile kıyaslayınca cep harçlığı gibi geliyor.

Park’ta 2 saate yakın dolaştım ve yorulunca Sarah ile buluşmama daha 1 saat olduğu için biraz kitap okuyayım dedim. Kindle’m yanımda olduğundan hemen bir banka oturdum açtım tam okumaya başlayacağım, 85 yaşında kadar bir Çinli bana yanaşıp İngilizce bilip bilmediğimi sordu. Mecburen evet diyince, başladı sohbete.  Anlattıklarından İnşaat Mühendisi olduğunu öğrendim, adam bir de kartını çıkarıp gösterdi üstelik Profesörmüş.  Artık doğru mu yalan mı bilemeyecğim belki de kendi bastırmıştır kartı. Gerçi sadece bir tane olduğu içinmiş de bana vermedi o ayrı. Dediğine göre 10 yıl Amerika da yaşamış bla bla  bla. Bu Amerika’da anladım ki İngilizce öğretmiyorlar ya da gidenler öğrenemiyorlar. Amerika’yı sevmememin bir nedeni daha çıktı. Kardeşim 10 yıl bir insan orada kalır da nasıl öğrenemez ki o dili. Adamın İngilizceyi dinleseniz değil 10 yıl sanki 10 gün kalmış. Ancak o kadar konuşuyor. O konuşma ile beni davet etmediği de kalmadı, bir daha Çin’e gidersem onu arayıp onda kalmamı istemesi de kalmadı. Adam bana külliyen sallıyor gibi geldi, hiiiiççç o kadar cana yakın Çinli görmedim daha şimdiye kadar. Pekin’de ilk gün gezerken turisttik meydanlarda sırıtan herkes hariç tabii. Ama onlar da sadece sırıtıyorlardı, beni evlerine davet etmiyorlardı sonuçta. Neyse ısrarla telefon numaramı istedi, olmadığını bu ülkede telefonumun  çalışmadığını söyledim. Asla da yalan değildi! Geldim geleli  çalışmıyor kahrolası telefonum!  Dönünce Vodafone’un benden çekeceği var!!! Adam ısrarla kendi numarasını verdi, ben yanlış isim verdim, erkek arkadaşım olduğunu ve arkadaşlarımla buluşacağm için artık ayrılmam gerektiğini söyledim ve bildiğiniz kaçtım oradan. Takip etse beni , daha buluşacağıma var 1 saat. Neyse onu da atlattım böylece ve dinlenmek için başka yer aradım. Sonra da gittim İstiklal Caddesini buldum. Bildiğiniz İstiklal Caddesi. Adamdan kaçmak için metroya girip Sarah ile buluşacağım West Nanjing Road durağına gittim. 7 numaralı çıkıştan bir çıktım karşımda İstiklal Caddesi! Aman ohh tanıdık bir yerler dedim attım kendimi oraya. Gittim bir banka oturdum, hem dinlendim,  hem kitap okudum biraz. Benim gittiğim yabancı şehirlerede bir yerleri mutlaka İstanbul'daki bir yerlere benzetme gibi bir sinir bozucu durumum var. Mesela Londra'daki Trafalgar Meydanı'na her zaman Eminönü Meydanı derim. Ayıp ediyorum biliyorum ama elimde değil :) 







Size söylemiştim Çinli bir tane bile yakışıklı erkek göremediğimi. Gördüğüm tek yakışıklı Çinli bu panodakiydi. E zaten onu da artist yapmışlar :) 


Zaman gelince Sarah’la buluşmaya gittim. Bir gün önce Ördek yemek için sözleşmiştik. :) Söyledim size benim başıma ne gelirse bu Ördek’ten gelecek.  Ama bu sefer olaysız geçti. Önce bir Roof Bar’a gittik. En iyi Shanghai manzarası oradaymış. Ve görünce manzarayı anladım ne demek istediğini. 




Eh siz de görünce anlamışşınızdır sanırım. Bir an dünyanın tepesindeyim sandım. Mavi ışıklı binanın arkasında karanlık olduğu için görülemeyen bir bina daha var ve halen yapım aşamasında. Önümüzdeki sene bittiğinde dünyanın en yüksek ikinci binası olacakmış. Birincisi herkesin bildiği gibi Dubai’de. Öndeki mavi ışıklı bina 100 katlı. Her sene o binada 100 katı merdivenle çıkma yarışı yapıyorlamış. Bu haftasonu yine yapılacakmış. Seyretmeye gideceğiz çünkü Sarah’ın erkek arkadaşı da katılıyor.   Şimdiye kadar ki rekor 100 katı 19 dakikada çıkan birine aitmiş. Kim olduğunu bilmiyoruz ancak 19 dakikada çıkmış her kimse. 20 ya da 30 kattan sonraki baş dönmesini nasıl durduruyorlar merak ediyorum. Bir keresinde Sam’la beraber katları merdivenlerden çıkalım deyip denemiştik Plaza’da. Yavaş yavaş çıkmıştık ve her şey gayet yolundaydı ancak hızlı çıkacak olsak biliyorum ki baş dönmesi oluyor. 

Nefis bir yemekti. Aslında herkesin bildiği gibi Çin mutfağı biraz riskli. Yani ne yediğinizi gerçekten bilmeniz gerekiyor.  Sarah ile damak tadımız aynı olduğu için verdiğimiz siparişler ikimizin de çok beğendikleri oluyor genelde. Bu akşam gittiğimiz mekan “Lao Beijing”  yabancılar arasında da çok popüler çünkü Shanghai’daki en iyi Geleneksel Pekin Ördeğini yapıyorlar. O yüzden salonda ciddi sayıda Batılı da vardı. Ama hepsinin iş yemeğinde oldukları çok belliydi. Erkeklerin çoğu takım elbiseli, masada genellikle Çinli ve Batılı karışık gruplar vardı. Ve genelde hepsinin evrak çantası vardı. Yani iş yemeğinde oldukları oldukça belliydi.  Her ne için orada olurlarsa olsunlar bence o nefis yemekleri tadan az sayıdaki şanslı kişilerdi hepsi.

Sonrasında elbette evimize geri döndük. Tembel tarafımıza denk geldiği için taksiye bindik. Zaten ben bütün gün dolaştıktan sonra iki adım daha atacak halde değildim.   

Aklıma gelmişken bugün tüm seyahatlerimi seyahat kartıyla yaptım. Bizdeki akbil gibi bir kart. Para yükledikten sonra, otobüs, metro, feribot ve taksilerin hepsinde geçiyor. Takside de bu kartı kullanmak bana çok kullanışlı geldi.


Yarın ki planım elbette yine kendimi dışarı atmak. Ama geldiğimden beri hiç spor yapmadığım için öncelikle sabah bir kaç saati spora ayırmayı düşünüyorum. Bu arada ara ara yaptığımız planlara yenisini ekliyoruz. Mesela daha manikür ve pediküre gideceğiz. Pedikür yaparken ayak masajı da yapıyorlar. Dükkanlarda inanılmaz manzaralara denk geliyorum. Tüm Batılılar yan yana oturup ayak masajı yaptırıyorlar. Ama en büyük keyif masaja gidecek olmamız. Tai masajı için şimdiden programımızı yaptık. Bu kadar dolaştıktan sonra dinlenmek benim de hakkım :) Kıskandığınızı biliyorum! Hiç bir şeyi değilse bile kesinlikle masajı hayal ettiğinize eminim. Hayatım boyunca bir kez denedim ve inanılmaz rahatlatıcı buldum. Şimdi tekrar aynı tecrübeyi yaşayacağımı düşündükçe açıkçası mutlu oluyorum.  

Hatta şimdiden gevşedim diyebilirim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder