Geçenlerde "The Originals"ı seyrediyorum. Kötü karakterimiz Klaus'un (Joseph Morgan) repliği idi. "What's worth dying for if not love" (Laf aramızda idealist biri olarak kim derdi ki ben kötü karakterlere de abayı yakacağım. Değişim böyle bir şey sanırım. Prensipli biri olduğumdan, burnum düşşe eğilip yere almam, o yüzden biri kötüyse kötüdür, film karakteri bile olsa hazzetmem! Sadece Klaus'u kategori dışında bırakıyorum! :) )
Repliği duyunca kafama takıldı doğrusu: Aşk değilse, nedir ölmeye değen?
Soruya ciddiyetle yaklaşırsak bir çok ideolojik fikir elbette çıkar ancak biz o kadar ciddi yaklaşmayalım bence. Romantik bir yaklaşımı deneyelim bugün. Biraz gevşeyelim, kalbimiz yumuşasın, hayatın gerçeklerinden, ağır yükünden ve bize çok da bir şey kazandırmayan ciddiyetten uzaklaşalım biraz.
Şimdiii, kim hayatı boyunca şöyle peri masalı gibi bir aşk yaşamak istememiştir? İddialı olmayayım ama bence herkes peri masalı gibi bir aşk yaşamak istemiştir... Özellikle biz kadınlar prens olacak inancıyla çok kurbağa öptük. Öpmeye devam ediyoruz ve maalesef edeceğiz... O kalbimizin derinliklerinde bir yerlerde, bizim bile farkında olmadan sakladığımız minik inancımız, hiç yok olmayacak. Hayallerimizdeki Beyaz Atlı Prensimiz bir gün mutlaka çıkıp gelecek. Umudumuz bu yönde... Gerçek olmayacağını bilsek de, umudumuz bu yönde. Çünkü yapımızdan kaynaklanan iflah olmaz bir romantiklik var bizde. Peki, bu bir kadının işine yaradı mı şimdiye kadar? Elbette hayır. Çünkü neden? Çocukluğu bırakıp, kadınlığa geçemedik de o yüzden.
Aşk karmaşık bir şey. Zaten aşk kelimesinin hakkını vermek istiyorsanız karmaşasını yaşayacaksınız Aşk'ın. Öyle sakin sakin yaşanan, sorunu derdi olmayan Aşk, Aşk değildir zaten. Aşk'ın hakkını vermek için, delice olsa da Evet, yeri geldiğinde gözünüzü kırpmayacaksınız, her şeyi göze alacaksınız ortaya hayatınızı da koyacaksınız! Kurallarla, çizgilerle, prensiplerle, doğrulukla, naiflikle, kibarlıkla, korkuyla Aşk yaşanmaz. Yaşanamaz! Aşık olan insanın gözü hiç bir şeyi görmez. Gözü kara olur. Korkusuz olur, arsız olur, utanmaz olur, sınırların dışında olur, ürkütücü olur, fütursuz olur. Gerçekten Aşık birinden korkarsınız. Korkmalısınız! Tüm bu duyguları barındırmıyorsa yaşanılan Aşk, işte orada her türlü bahse girebilirsiniz; o Aşk değildir! Aşk'ın yanılsamasıdır sadece. O sizin peri masallarındaki Beyaz Atlı Prenslerin olacağı hayat düşüncesi de maalesef çocuklar içindir zaten. Sadece çocuklar böyle bir şeyin var olabileceğine inanırlar. Ya da çocuk kimliğinde kalmış olanlar.
Kadınların en büyük yanılgısı şehveti aşkla karıştırıyor olmaları. Birini beğenebilirsiniz, birisiyle birlikte olmak isteyebilirsiniz, hatta bundan keyif de almış olabilirsiniz ancak tüm bunlar sizin o kişiye aşık olduğunuz anlamına gelmez. Fiziksel birliktelik ve beğeniyi Aşk'la karıştırmak hem erkek, hem de kadınların en büyük yanlışı aslında. Zaten ilişkilerin doğru düzgün devam edememesinin nedeni de bu. Beğeni biter ama Aşk asla bitmez! Birbirlerinin en berbat hallerine şahit olmuş, birbirlerine her türlü kötülüğü yapmış ve hala yapıyor olsalar da vazgeçemiyor ve bırakamıyorlarsa, birbirlerinin tüm acizliklerini görmüş, tüm düşüşünü yaşamış ancak hala birbirlerinin gözünden düşmemişlerse, birbirleri için yapabileceklerinin sınırı yoksa, şehveti de, şefkati de aynı derecede yaşıyor, arsızlıkları, sınırsızlıkları aynı, tepkileri ve korkuları farklı olsa da hala bir arada kalmak istiyorsa iki kişi, işte orada Aşk vardır. Tek sorun, işte o gerçek Aşk'ı kaç kişi yaşar ya da kaç kişiye uğrar.
Siz çocukların inandığı peri masalları beklentisine devam edip, gözünüzü karartmadığınız sürece daha çoookkkk kurbağa öpersiniz. Kurbağalar da daha çooookkk öpülür. Onlardan Prens falan çıkmaz emin olun.
Kısaca demek istediğim şu; ya öpmeye devam edeceksiniz ya da ölmeyi göze alacaksınız! Bu sizin göze alabildiklerinizle doğru orantıda yaşanacak bir duygu olmalı. İşte bu noktada çok klişe bir laf devreye giriyor;
"Önemli olan, sevgili uğrunda ölmek değil, uğrunda ölecek sevgili bulmak!"
Buyrun buradan yakın...
İster inanın, ister inanmayın ama ben Kurbağa öpmekten çok sıkıldım o yüzden kesinlikle kabul ettiğim şu; Aşk değilse, nedir ölmeye değen?
E bu kadar laftan sonra sizi Sezen Aksu'yla baş başa bırakayım. Son noktayı da o koysun.
Mucizelere inanmak gerek;)
YanıtlaSilBen Prison Break taki çocuk sapığı T-bag e hayrandım sen ne diyosun:))
YanıtlaSilSürekli iyi olanlar çok sıkcı olduklarındandır. :)
YanıtlaSil