Günün Sözü

Umut her daim vardır...

17 Ekim 2013 Perşembe

Çin Günlüğü V (Çin Hükümetinin Marifetleri)

Kaç gündür otelde sinir oluyorum blog’a giremedikçe. İnadına da hatta bir şey vardır diye günde beş bin kez deniyorum. Değişen bir şey olmuyor. En sonunda görevlilere sormayı akıl ettim. “Neden her yere giriyorum da blog’uma giremiyorum?” sorusuna verdikleri yanıt şu. “Hmm, burada facebook ve twitter’a da girilmiyor. Bazı blog’lara giriş izni de yok maalesef. Hükümet yasaklıyor. Dolayısıyla otelden girmeniz mümkün olmayacak!” dediler. Blog gibi yaygınlaşacak şeylerin girişi Çin Hükümeti tarafından yasaklanmış. Public yayınlarda kolay ve çok kişiye ulaşabileceğiniz iletişim gerçekleşmiyor. Ancak kişisel wi-fi’lerde olabiliyor. Ben Sarah’ın evine varmak için saat sayıyorum. Yazıları yayınlamak istiyorum, fotoğraflarla beraber. Ve şu an ettiğim tek dua, umarım orada da sorun olmaz rahatlıkla giriş yapabilirim.    

Çincede 90.000 karakter varmış. Hiç bir Çinli hepsini bilmiyor. Yani 90.000 karakteri de bilen bir Çinli bile yok dünyada. Günlük bir gazete okumak için 50.000 karakter bilmek yeterliymiş.  Karakterlere harf de diyemiyorlar, kelime de. Hepsi resim gibi. Ezberlemekten öte yol yok.  Nasıl ezberlenir, nasıl öğrenilir, hiç bir fikrim yok. Hadi tabelalarda kocaman kocaman yazılabilir gibi geliyor da, bir de minik minik yazılmış broşürler falan var. Onlar nasıl yazılır insan eliyle anlamış değilim.   

Aklıma gelenleri hemen yazmaya çalışıyorum. Unuttuğum şey, uçaktayken tıpkı İngiltere'ye giderken olduğu gibi bilgilerinizin doldurulması gereken bir form dağıttılar. Pasaport kontrole girmeden önce formu doldurmanız gerekiyor. 

Sonrasında çok garip bulduğum şöyle bir şey oldu. Pasaport kontrolden sonra bagajınızı almak için işaretleri takip ediyorsunuz. Baggage Claim denilen işaretler sizi çıkmaz bir yola sokuyor. O çıkmaz yolda bir metro istasyonu var ve gelen treni beklemeniz gerekiyor. İlk önce doğrusu yanlışlık yaptım ve ters bir yola girdim diye düşündüm. Çünkü o anki derdim bagajımı alıp alandan çıkmak. Ancak böyle bir şey olmuyor. Alanın büyüklüğünü buradan anlarsınız sanırım... Bagajı almak için İstanbul’da uçaktan inip pasaport kontrolden geçip bagaj alanına kadarki kısım kadar yürüyüp sadece trene geliyorsunuz. Sonrasında tren sizi alıyor ve 3 istasyonda daha durduktan sonra bagaj bölümündeki bantların oraya getiriyor. Bir an “Eyvah bagaj kaldı ben metroyla şehir merkezine gidiyorum galiba” diye kurgulamaya başladım ve doğal olarak endişemi bastırmak için trendekilere sordum. Hepsi de bagajlarını alacaklarmış ve “merak etme sadece bizi takip et” dediler.

Bugün Beijing Capital Airport’un 2. Terminalindeyim. Gelirken Terminal 3’ten gelmiştim. Ancak şimdi iç hat seferi yapacağım için terminal farklı oluyor elbette. 2 saat sonra Shanghai’ya uçacağım. Bu arada sorun çıkarsa çözebilecek zamanım olsun diye uçuşa 3 saat kala geldim alana. Şimdiye kadar her şey yolunda gitti. Tek bir sorunla karşılaşmadım.

Netbook’um, kitabım, bir şişe Icetea ve bir elmayla alanda vakit geçiriyorum. Keyfim yerinde. Gelen geçen insanları seyrediyorum. Tam teknoloji manyağı bir millet. Herkesin elinde telefon, ipad, lap top sürekli bir şeyler seyrediyorlar, oyun oynuyorlar. Ben dün geceki maceramdan beri Candy Crush’u açmadım. :) Sanırım dönene kadar da aklıma gelmez. Ancak sıkıştığım noktada oyalanmak maksatlı tekrar hatırını sorabilirim belki.

Dikkatimi çeken bir nokta daha... O kadar çok Batılı erkeğin yanında Çinli kız var ki. Batılı erkek Çinli kız çiflerini adım başı görebilirsiniz Ancak bunun tersi duruma henüz şahit olmadım. Yani Batılı bir kadının yanında hiç bir Çinli erkek görmedim. Allah’ın gücüne gitmesin ama bu Çinli erkekler hakikaten çirkin. Kızlar da çok güzel değil ama arada yine eline yüzüne bakılırlar var. Erkeklerde o şans bile yok. Sadece eline yüzüne bakılır kızların yanında da Batılı erkekler var. 

Yazarken zaman çabuk geçiyor. Uçağıma 1,5 saat kaldı ve şimdiden daha kitabımı bile okuyamadım.

Internete girme çabalarından pes ettim. Ancak döndüğümde ilk işim Vodafone’la fena kapışacağım. Bir sorun kesinlikle var ve her yurt dışına çıktığımda bu problemi yaşıyorum. Bana yurt dışında kullanıma açık hattınız diyorlar ancak hiç bir şekilde hattan ses çıkmıyor. Bildiğiniz ölü bir telefon elimdeki. Şu an öyle sinir bozucu bir an yaşıyorum ki tartışma için tüm iştahımı oraya saklamaya çalışıyorum.


Şimdilik yapacak bir şey yok. Akşam 19.00 civarı Shanghai’ya inmiş olacağım. Şu an yazacak başka bir şey yok. Şimdilik kitabımı okumak üzere ben kaçar. Tekrar görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder