Günün Sözü

Umut her daim vardır...

19 Ekim 2013 Cumartesi

Çin Günlüğü X (Muhteşem geçirilen Zaman)

En son bıraktığım satırlardan beri geçen zamanı düşününce iyi ki tembellik yapmaya zaman bulabilmişim... Gerçi şu geçen zamanda da çok yorucu şeyler yapmadım ancak eve girme fırsatı da yakalayamadım.

Dün Sarah’la 3 gibi evden çıktık, Shangha’deki antik pazara gittik. Bu ülkede çılgın bir pazarlık yapma durumu var. Gitmeden önce Sarah”ben iyi pazarlık yaparım” deyip bana taktikler vermeye çalıştı. Adamların hepsi sanki sözleşmiş gibi aynı taktiği uyguluyor. Olan şu; diyelim bir şeyi beğendiniz ve fiyatını sordunuz. Tipik olarak herkesin ama kesinlikle hepsinin yaptığı, hemen eline hesap makinesi alıp cümleye başlıyor. “Bak aslında fiyatı bu” deyip inanılmaz bir rakam yazıyor, sonra “ama sen çok güzelsin ve seni sevdiğim için sana özel bir fiyat vereceğim. Bu fiyatı sadece sana veriyorum, başkalarına bu kadar inmem” deyip kendince makul denecek bir fiyat yazıyor. Ancak o yazdığı rakam da bence inanılmaz. Yani ben ki, annem ve ananemle Kapalıçarşı'da, Mahputpaşa’da manyak alışverişler yapıp, asıl pazarlık nasıl yapılır konusunda özel dersler almışım iki uzmandan, elin Çinlisi kendi dediği fiyata bana satabilir mi istediğini? Ben çılgın bir şekilde olamayacak bir fiyat söylüyorum, Sarah diyor ki “Ama çok düştün, satmazlar bu fiyata” diyor. Ben de “O zaman vallahi almam çünkü ben bunların aşağı yukarı kaç para olabileceklerini biliyorum. Aynılarını daha düşük fiyata Kapalıçarşı’dan alırım ama önemli olan buradan minik hediyeler götürmek. Çin’i anımsatan bir şey olsun yeter. Daha fazla para hiç kimse verdiremez, gidelim o zaman” diyorum. Ve arkamı dönüp gidiyorum. Adam ya da kadın arkamdan bağırıyorlar, “Tamam, tamam, gel, senin dediğin paraya olsun!” Ve böylece manzara aynı şekilde sürüp gitti. Sarah ile beraber adamları yıldırdık. Asıl komik olanı, pazarda o kadar çok yabancı vardı ki, yani Batılı demek istiyorum, hepsi durup bizi seyretmeye başladı. Pazarcılar peşimizde gülmeye ve  Sarah "sen benden de beter çıktın" demeye başladı.  Neyi kaça istiyorsak onu alıyoruz ve diğer yabancılar kıskançlıkla bize bakıyorlar. Bir kaçını fark ettik ki bizi seyredip bizim gibi yapmaya başladılar. Sonra da bize bakıp sırıttılar.  Neyi kaça istediğiysem o rakama aldım. 1 saat içinde almam gereken tüm hediyeleri almıştım. Tüm alışverişi bitirdikten sonra Fraser Residence’in 6. Katındaki Yunan Restaurant’ına gittik ve bir kaç meze ile beraber Cin içtik. Manzara inanılmazdı. Ya da belki hep aynı manzaraydı. :) Binalar, binalar, binalar...



19.30 civarı kendimizi eve  zor attık, çabucak hazırlanarak Sarah’ın arkadaşlarıyla sözleştiği Xi Bo Restaurant’a gittik. Buraya geldiğimden beri yediğim yemeklerin hepsi de muhteşemdi. Elbette yemeğe verilen, bize göre az paralar da düşünülürse, yemek konusu en inanılmaz şeydi seyahatim boyunca. 7 kız, terasta oturarak dünya kadar yemek yiyip, 5 şişe şarap içtik. Masadan kalkarken hemen hemen hepimizin kafası hali hazırda güzeldi. Ve kişi başı ortalama 65 TL civarı hesap ödedik. Öyle bir yemeği İstanbul’da o kalite de bir yerde yiyeceksiniz ve o kadar içki içeceksiniz muhtemelen kişi başı hesap rahatlıkla 200-250 TL civarı gelir. O da bugün iyi günümdeyim ortalama bu gelir diyorum, daha yüksek olma ihtimalini kesinlikle göz ardı etmiş değilim.

Restaurant’tan çıktıktan sonra bir Gece Kulübüne gittik. Kızlar tamamen dağıttılar. Hepsi çok doğal, rahat, eğlenceli, güler yüzlü ve sıcakkanlıydılar. Gerçekten her zaman hatırlayacağım bir gece geçirdim. Çok güldüm, çok eğlendim. İnsanları gözlemlemek çok eğlenceliydi. Bu Amerikalı ve İngiliz kızlarının rahatlıklarını ve umursamazlıklarını gerçekten seviyorum. Hiç kasmıyorlar, farklı olma çabasına girmiyorlar, nasıl hissediyorlarsa öyle davranıyorlar. Bizler maalesef çok fazla kurallarla yetiştirildiğimiz için hiç zaman onlar kadar rahat olamayacağız. Rahatlık derken yanlış anlaşılmasın, eğlenmekten bahsediyorum. Kimseye bir şey ispatlama çabası olmadan sadece içinden geldiği gibi davranmaktan söz ediyorum.

Gece 2  civarıydı sanırım epey sarhoş bir halde eve döndük. Sabah kalktığımda, ne zaman yüzümü yıkadığımı, pijamalarımı giyindiğimi ve yatağa yattığımı hatırlayamadım. Tüm bunları ne ara yapmışım hala hiç bir fikrim yok.  Sabahleyin sürünerek yatakta çıktım... İkimiz de zor bela toparlanıp,  birer fincan çay içip tekrar sokağa attık kendimizi.  French Concession’da (Fransız bölgesi) bulunan Tianzifan’da,  “Komunne” adlı mekana  Brunch’a gittik. Servis bizi çok bekletti ancak hayatımda gördüğüm en büyük fincanda (Mug) nefis bir kahve içtim ve harika bir omlet yedim.  Zaten onları yedikten sonra akşama kadar bir daha canım bir şey yemek istemedi. 









Brunch sonrası manikür ve pedikür yaptırmaya gittik. Yine ilklerden birini yaşadım ve pedikürümü ilk defa bir erkek yaptı. Çok sevimli bir karı-koca’nın işlettiği bir dükkanda şaşıracağınız kadar hızlı ve profesyonel servisi aldık. Çift 12 seneye yakın New York’ta yaşamış ve her ikisinin de New Yok Nail School’dan diploması vardı duvarda. Bazen dünyada olan şeylere gerçekten şaşırıyorum. Yani düşünsenize,  karı-koca 12 sene New York’ta yaşa, bu işi yaptığın için profesyonel olmak iste ve bu işin okula gidip hakkını vermeye çalış. Gerçekten takdir ettim. Adamlar yaptıkları her şeyi ciddiye alıyorlar. Küçümsemek için yazmıyorum ancak bizim ülkemizde bu işin bir okulu bile yok. Kaldı ki bir manikür ya da pedikürcüden “hani senin diploman?” diye sorduğunuz soruya cevap bekleyesiniz. Biz de her şey kafa göz yara yara yapılıyor. Tüm French Concession’u yürüyerek dolaştık diyebilirim.  Aynı bölgede sabah yaptırdığımız randevuya yetişmek için masaj salonuna koşturduk. Tam 1 saat Tai Masajı yaptırdık.

İşte burası çok önemli...  Daha önce de çok iyi olduğunu düşündüğüm bir Tai Masajı yaptırmıştım. Hem de Nişantaşı’nın göbeğinde çok iyi bir yerde. Buraya isim yazmayacağım...  Bugünkü masajdan sonra kafama takılan soru şu; eğer o masajsa bugün yaptırdığım neydi? Ben böyle bir şey görmedim, yaşamadım. Tek kelimeyle; İNANILMAZDI. 1 saatlik masaj sonrası çıktığımda tüm kaslarım ve eklemlerim bayram yapmıştı. Bir kere en önemli şeyi yazıyorum. Arkadaşlar gittiğinizde,  soyunup,  üzerinize litrelerce yağın boşaltıldığı ve tüm vücudunuzun okşandığı şey kesinlikle masaj değil. Değilmiş yani. Bugün bunu çok net şekilde anladım.

Gider gitmez bizi çok hoş bir şekilde karşıladılar. Masajın yapılacağı odaya aldılar. Sarah ile aynı odada olmak istedik o yüzden yerde iki tane ayrı ayrı yatak hazırlanmıştı. Bir çift bizi odaya aldı, hemen havlularla başımızı koyacağımız yeri hazırladılar ve giyinmemiz için yarım üst kimono ve alt pijaması verdiler. Kıyafeti tam anlatabilmem için Kung-fu yapanların üzerindeki beyaz kıyafetleri düşünün , buna benzer kıyafetlerdi. Üzerimizdekileri çıkardık ve verdiklerini giyindik. Çift geri geldi ve yine ellerini başlarının üzerinde birleştirip eğilerek bize selam verdikten sonra  yerdeki yataklara yüzüstü uzanmamızı istediler ve böylece masaj başladı. Ayak parmaklarından başlayarak tüm vücudunuzdaki kasları tek tek elden geçiriyorlar. İnanılmaz güçlü parmakları vardı bana masaj yapan kızın. Vücudunuzu sizin bile haberiniz olmadığı bir şekilde esnetiyorlar. Mesela siz yüzüstü yatarken ellerinizde tutup sizi geriye doğru geriyorlar. Yüzüstü,  bir yay şeklinde oluyorsunuz. Kollarınızı gerip, sizin olmayacağını zannettiğiniz şekillerde büküp, gerip, esnetiyorlar. Velhasıl  1 saat boyunca vücudumdaki tüm kaslar ve eklemler gerildi, büküldü, esnetildi, yoğuruldu ve yumuşatıldı. 1 saatin sonunda tüy kadar hafiftim. Belimdeki ağrı geçmiş, boynumun kilitlenmiş kasları açılmıştı.

Bu masajı İstanbul’da yapan birini bulayım abone olacağım. Her hafta ne yapar eder giderim kesinlikle. Masaj sonrası çıktığınızda yine önünüzde eğilerek sizi selamlayan biri kapıda bitiveriyor ve harika bir zencefilli çay ikram ediyorlar. Gittiğimiz SPA’daki ortam huzurlu, sakin ve bir o kadar da aydınlıktı. Masaj yaptırdığınız odalar hariç her yer SPA’larda alışık olmadığımız derecede aydınlıktı.  İç ferahlatıcı bir havası vardı. Masaj sonrası yine yürüyerek eve geldik. Kendimize yine harika birer Cin hazırladık ve Sarah’ın kaldığı binanın çatı katına çıktık.


Pekala, yaptığımız çılgınca şeyi anlatıyorum şimdi. Binanın çatı katı dediğimiz öyle insanların takılacağı bir yer değil. Filmlerde gördüğünüz yüksek binaların çatılarını düşünün. Düzlük bir alan, borular, bacalar vs. Çatının kenarları yarım metrelik bir genişlikte ama daha yüksekte tabi.  Kenarlara duvar örüldüğünü düşünün. Çatıya çıktığınızda bu duvarlar yüzünden aslında sadece gökyüzünü görebiliyorsunuz, etrafı göremiyorsunuz çünkü duvarların yüksekliği 2 mt civarında. O duvarların kenarlarında da 30 cm yükseklikte demirlerle yine güvenlik yapılmış. Biz borulara tutunarak o yarım metre genişliği olan duvarın üstüne tırmandık. Bardaklarımızı, fıstık ve cipsimizi de alıp duvarın üstüne oturduk ve tüm Shanghai gözümüzün önündeydi... Bir gökdelenin tepesinde, kenardaki duvara oturarak inanılmaz bir manzara seyrettim. Karşımdaki tüm binalar elimi uzatsam dokunacağım mesafedeydi ama aşağıya bakmaya cesaret edemedim. Yükseklik korkusu olan biri için bence takdir edilmesi gereken bir hareketti bu. Ben hala kendimi tebrik ediyorum. Hayatım boyunca bir daha asla yapamayacağım şey, bir gökdelenin tepesinde oturup ayaklarımı aşağıya sarkıtmak olacak sanırım. Eh bunu da yapmadım demem artık. Delice bir tecrübeydi ama değdi...  

Sarah’ın erkek arkadaşı ona bu akşam yemek pişireceği için bizim kızımız erkek arkadaşına gitti. Ben eve yine nefis bir Tai Yemeği ısmarladım ve hem yemeğimi yedim hem de yazımı yazdım. Bu yemekleri bırakıp gidecek olmak bana büyük üzüntü veriyor. İstanbul’da da yalnız yaşayan biriyim ve genellikle pişirmektense dışarıdan ısmarlamayı isterim aslında. Ancak istanbul’da böyle bir şey yapsam, ayın onuncu günü tüm maaşımı tüketmiş olurum herhalde. 

Yediğim ya da yaptığım şeylerin fiyatları yazmam belki sizi sinir edebilir ancak bir fikir oluşturması ve bir gün eğer gelmeniz nasip olursa buraya, geldiğinizde size yol gösterici olması için özellikle belirtiyorum. Buradan hareketle  aslında buraya yapacağınız seyahatin Avrupa’da bir kaç gün bir yere gitmenizden daha ucuza geleceğinden emin olabilirsiniz. Yolun uzunluğu nedense insanlara maddi açıdan da çok büyük bir yük getirecekmiş gibi görünüyor olabilir ancak böyle bir düşünceniz varsa da unutun... Hepinizi şaşırtacak derece hesaplı süper bir tatil yapabilirsiniz burada. Geceliği 80-100 TL arası gerçekten kaliteli kalınacak oteller var. Daha lüks yerde kalmak istiyorum derseniz de elbette seçim sizin ancak daha önce adını duymadığınız Residence hizmeti veren çok temiz ve çok güzel yerler inanamayacağınız kadar çok burada.  Ben Sarah burada diye daha cesur hareket ederek geldim elbette ancak fazladan 700-800 TL ile de bu seyahati yine rahatlıkla yapabilirmişim. Bu beni neden rahatlatıyor?  Çünkü bakarsınız önümüzdeki yıllarda belki bir daha gelirim bu ülkeye.     :)


Aklıma gelmişken, Sarah’ın erkek arkadaşı Tang bu sabah 100 katlı binanın merdivenlerini  tırmanmayı 25 dakikada tamamlamış. Biz sabahın köründe sarhoş sarhoş uyurken o çoktan gidip yarış işini halletmiş bile.  Maalesef seyretmeye gidemedik. ..  Uyku ağır bastı... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder