Mars'a tek gidiş bilet almayı isterim. Hani gideyim, bir daha da gelmeyeyim. Şu an böyle bir ruh hali içerisindeyim.
Çalıştığım yerdeki insan kaprislerini size anlatsam; bunların hepsi Buckingham Palace'dan mı çıkmış yoksa hepsi kendisini Sadrazam'ın sol t.ş.k' mı sanıyor dersiniz. Çünkü ben iki seçenek arasında gidip geliyorum ve hala karar veremedim ne sandıklarına.
Ezik milletimin, ezik insanlarından geniş bir yelpaze sunabilirim size. Hiç bir şey olamamış sadece ellerindeki diplomalarla kendilerini bir şey sanan, onun dışında adam olamamış insan yaratıkları. İnsan yaratıkları diyorum çünkü şeklen insanlar. Canlılar aleminin bir çeşidi olduğundan başka uygun bir kelime bulamadığımdan aklıma ilk geleni yazıyorum Biraz daha düşünsem belki daha güzel bir kelime bulabilirim ama şimdilik idare edeceksiniz.
Bir koltuk sevdasıdır gidiyor. Kardeşim bu nasıl bir hırs, bu nasıl bir ego'dur ki işin içine şahsi kaprisler, şahsi manevralar, oyunlar girmiş. Bu ülkedeki her iş yerinde böyle minik oyunlar, minik çalımlar yapılıyor mu diye merak etmeye başladım. Profesyonellikten bir dirhem nasip almamış ama baksan kasıla kasıla profesyonel-miş gibi olan canlı aleminin insan denilen zavallı sınıfının üyeleriyle beraberim...
En acınası ve zavallıca olansa şu; herkes bir kendini akıllı sanıyor. Dünyanın en akıllısının kendisi, geri kalanını aptal sanan, çölde serap gören garip misali yaşayan işte bu zavallı insan takımı. Susuyoruz mecburen. Onları tatmin ediyoruz aptal-mış gibi yapıyoruz. Daha önce de söylediğim gibi ucuz kahramanlığın lüzumu yok. Sonuçta yaşamak zorundayız, para kazanmak zorundayız ve herkese eyvallah çekiyoruz.
Ah aklımdaki fantazileri size anlatsam aklımı kaçırdığımı sanırsınız. Çünkü o vahşet ve şiddet içeren fantazilerle biraz sakinleşiyorum. Mesela o kendini bir bok sanan Müdür müsveddelerinin hiyerarşik olarak kendilerinden aşağıda çalışanlara kestikleri ahkamları gördükçe, onu o çok sevdiği koltuğa bağlayıp gidip gelip manyak edene kadar tokatlamak istiyorum. Hatta en kuvvetli yapıştırıcıyla onu o çok sevdiği koltuğuna zımbalamak istiyorum. Altına etsin ve onun üstünde otursun istiyorum. Günlerce, haftalarca, aylarca...Karşısına kocaman bir ayna koyarak, o şişim şişim kasılarak ortalarda dolanırkenki havası nasıl iniyormuş görsün istiyorum.Saatlerce suratına hakaret yağdırmak istiyorum. Ama öyle hödükler ki o hakaretleri de anlayacaklarını sanmıyor ve bu sevdadan vazgeçiyorum.
Bir insan nasıl olurda kendi gerçekliğini görmez ve hep yalanlarla kendini kandırır anlamıyorum. Nasıl bir kafa vardır ki acaba? Doğru söylediğim ve onlar gibi sahtekarlık yapmadığım için benden hoşlanmıyorlar. Kendi gerçekliklerini yüzlerine vurduğum için bozuluyor, nefret ediyorlar. Tam bir danışıklı dövüş var. Körler sağırlar birbirini ağırlar durumu. Bu kadar yalan ve sahtekarlık içinde mutsuzluğumdan öleceğim ama kaçacak yerim de yok. Burada kalmak ve çalışmak zorundayım. Kurtulacağım günü iple çekerek.
Dediğim gibi Mars'a tek gidiş biletim olsa hemen basar giderim, geri de dönmem. Ben insan denilen yaratıklardan hoşlanmadım. Canlı aleminin "Marslı" denilen yaratıklarıyla yaşamak daha parlak görünüyor şu an gözüme.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder