Günün Sözü

Umut her daim vardır...

20 Eylül 2013 Cuma

Nefis Bir Öğle Yemeği Daha

Uzun zamandan beri planladığımız öğle yemeği programını nihayet bugün yapabildik. 

Tüm gün ofiste çalışanlar bilir, kolay kolay dışarıda program yapılamaz. Hele işleri hep ofiste olanlar, hiç dışarı çıkamaz. Üç hatun aylar önce yaptığımız programı nihayet yineleyebildik.  

Üstelik üçümüzün de ha deyince dışarı çıkma şansı çok az olduğu halde... Üstelik üçümüz de ayrı ayrı ofislerde, İstanbul'un ayrı ayrı uçlarında olduğumuz halde... Ama gönüller isteyince her imkansız gerçekleşebiliyor işte böyle. Tıpkı bugünkü gibi. 

Çengelköy'de 4,5 ay evvel açılmış olan Toro Steak House'a gittik. Aramızdan birisi önce Rigel Balık yapalım dedi. Ben "işin içine balık girerse ve mekanda öyle Boğaz'ın dibindeyse iki kadeh rakı atmadan gelmem" dedim. Diğeri Toro'yu tavsiye edince -Rigel'in hemen yanı başında- tamam dedik. Rakı olmasa da bir kaç kadeh beyaz şarap, Boğaz'ın dibinde bir öğle vakti inanılmaz keyif yaptırdı.  

Beraber yemek yediğim hatunları işim dolayısıyla tanıdım. Görmediğiniz birileriyle, iş için sık sık telefonda konuştuğunuz da, ister istemez bir süre sonra samimiyet doğar. Telefonda başlayan samimiyet "e artık bir görüşseydik" cümlelerini getirdi. Sonrasındaysa nihayet buluşma anını... İlk yemekte de çok keyifli zaman geçirmiştim. Halbuki, itiraf edeyim biraz endişeyle gitmiştim. Hiç ummadığım kadar samimi ve sıcaktı iki hatun da. Mesleklerimizin aynı olması belki de yakınlaştırdı bizi bilemiyorum. Belki de sadece bana denk geldi ve samimi insanlar çıktı karşıma kim bilir. Tek bildiğim, hani birileriyle zaman geçirirsiniz de iki duygudan birini yaşarsınız ya; "Bir an evvel vakit dolsa da şuradan bir kaçıversem" ya da "zaman da ne çabuk geçti, daha konuşacak ne çok şey vardı." İşte bu iki cümleden biri kurulur genelde. Ben ikinci cümleyi kurdum her defasında. 

Geçen sefer de nefis yemeklerle bir şişe şarap devirmiştik, bu sefer de aynını yaptık. Hatunlarda muhabbet bol, güler yüz, samimiyet, hayattan keyif alma on numara. 

İşletmede ki hizmet inanılmaz kaliteli. Hem kendinizi evinizdeki gibi rahat, hem de sanki çok üst düzey biriymişsiniz gibi hissettiriyorlar. Çalışanların hepsi güler yüzlü, sıcak ve yardımseverler. Hepsinden güzeli; mekandan ayrılırken, karşı yakaya geleceğimden bir de tekneyle Kuruçeşme'ye bırakılmak oldu. Bir Cuma öğleden sonrası, nefis bir yemek ve şarap üstüne, tekneyle kısa bir boğaz turunun keyfine diyecek yok doğrusu. 

Bir sonraki buluşmayı Paris'te yapmaya karar verdik. Sabah gidip akşam dönelim dedim, gitmişken bari hafta sonu kalalım dediler. Organizasyonu ben yapıyorum. Nisan ayında bir hafta sonunu Paris'te yemek yemek için ayıracağız. Öyle çok paralar harcamamıza gerek de yok üstelik. Artık dünya küçük. Seneler önce servete mal olan seyahatler şimdi herkesin gerçekleştirebileceği kadar hesaplı. İşte sevdiğim şey bu. Esti mi aklına bir şey, insan yapmalı. Esti mi aklına, bahane aramamalı. Sanırım onlarda sevdiğim şey de bu, konuştuğun anda gerçekliğe dökme hevesleri. Hiç itirazsız, bahanesiz, delicesine... 

Anlayacağınız Nisan'ı iple çekeceğim, iki güzel hatunla; 

Nefis Bir Öğle Yemeği Daha...    




   

2 yorum:

  1. Paris yemeği yazısına 7 ay var demektir. Okumak için beklemeye değer. ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Umarım eğlenmenizi sağlayacak bir şeyler yazmama neden olacak maceralar yaşarız. :)

      Sil