Bazen sizin de kötü olan hiç bir şeyi kaldıramadığınız
oluyor mu? Biliyorum, hayat bu. Herşey güllük gülistanlık olup, tıkırında
gitmez. Hayatın içinde iyi olan kadar kötü de var. Zaten dünyanın dengesi de
iyi ve kötü, güzel ve çirkin, pozitif ve negatif olarak kurulmaz mı? Yin ve
Yang nihayetinde herşey. Olması gereken de o! Yoksa kötü olmasa iyinin
kıymetini bilmez , açlık olmasa tokluğun kıymetini bilmez ve bu tür örnekleri
çoğalttıkça çoğaltamazdık.
Ancak an gelir, kötü giden hiç bir şeye tahammülünüzün
olmadığı durumlar olmaz mı? Eminim oluyordur tabii. Ama benim ki bazen çekilmez
hale geliyor. Mesela bir süredir yoğunluktan görüşemediğim bir arkadaşım
arıyorsa, neden bilmem kötü bir şey duyacağım kaygısıyla telefonu açmak
istemem. Sanki illa kötü bir haber verecekmiş gibi. Daha karşı taraf bir
“Selam” demeden lafı yapıştırırım. “Bak, kötü bir haber vereceksen hemen
kapatayım, şu an kötü hiç bir şeyi
duymaya mecalim yok!” Siz düşünün şaşkınlığı. Çoğu zaman “E bir dur be kızım,
hal hatır soracağım, ne kötü haberi?” Olsun, ben tedbirimi alayım da konuşmanın
gerisi nasıl olursa olsun.
İşte bu anlarda, inanın kötü sonla biten filme de, kötü sonla
biten kitaba da tahammül edemiyorum. Hani bulabilsem arayacağım yazarı, yönetmeni;
“Kardeşim nedir bu? E yetti canımıza, zaten hayatta sürekli darbe yiyoruz,
azıcık iyi bir şeylere ihtiyacımız var, ruh halimizi neden iyice yerlerde
süründürüyorsunuz ki? E ama hiç mi iyi bir şey olmayacak da, illa
gözyaşlarımızla yeni bir okyanus yaratacaksınız? “ diyesim var. Anlayacağınız biraz daha
halden anlayan, iyi niyetli, pozitif bakabilen yönetmen, yazar, yapımcı vs.’ye
ihtiyaç var zannımca. Beni de düşünün ama!
John Lennon’un şöyle bir sözü vardır: “Beş yaşındayken
annem, hayatın anlamının “Mululuk” olduğunu söylerdi. Okula başladığım zaman,
büyüyünce ne olmak istediğim soruldu. Ben de “Mutlu olmak istiyorum” dedim.
Ödevi anlamadığımı söyledir, ben de onlara siz hayatı anlamamışsınız, dedim.” Adam biliyor da konuşuyor.
En baştan soruyorum; “Sonu mutlu mu, mutsuz mu?”
Aldğım cevap “Ay muhteşemdi, çok güzeldi, gerçi mutsuz bitti
ama çok süperdi” olsun, hiç bir güç beni o filmi seyretmeye, o kitabı
okumaya ikna edemez oluyor o an. Ta ki, ruh halim kaldırabilecek seviyeye
gelene kadar.
Çocukça olduğunun farkındayım ancak eğer sizin de kötüyle
ilgili kotanız dolmuşsa sadece içinde mutluluk olan şeylere yöneliyorsunuz. Benimkisi
mutluluk avı doğrusu. Mutluluk avına çıkıyorum. Kötüye karşı tavrım delice tepkiler
oluyor. Hani dizideki kötü karakteri bulsam bir kaşık suda boğacağım. Mutluluğu
görünce, seyredince sanırım vücudumuz da daha iyi hissettiren bir çeşit hormon
salgılıyor ki, bir şeyler hayatınızda kötü gitse de umudunuz oluyor. O
gördüğünüz, okuduğunuz, seyrettiğiniz mutluluğa sarılıyorsunuz dört elle. Çünkü
size umut veriyor. Hala iyi bir şeyler olduğuna dair, hala sizin için de iyi
şeyler olacağına dair umut...
İnsan hayatında, en önemli şey umut... İnsanı ayakta tutan,
herşeye karşın direnmesini sağlayan, savaşma gücü veren tek şey, umut...
Umutsuz insan hayatından da vazgeçer, hayattan da vazgeçer. Oysa hayat herşeye
karşın güzeldir. Yaşamak her ne olursa olsun güzeldir.
Kıssadan hisse; umudu elde tutabilmek için, tutturabilmek
için, e el insaf ama;
Mutlu Son Olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder