Tamam, belki size biraz züppece gelecek ama ben Türk dizisi
seyretmem. Öyle saatlerce bir şey demeden birbirlerinin yüzüne bakan tiplerin,
zaman doldurmak için aynı sahneyi tekrar tekrar gösteren yönetmenin, reklam
içinde dizi mi, dizi içinde reklam mı seyrettiğimi 15 dk sonra unutturan
sürecin beni saatlerce ekran karşısına kilitlemesini istemem. O kadar vakitte
yapılacak çoookkk şey var bu hayatta.
Ancak makul zamanlamayla yapılan, epey de ilginç olan
yabancı dizileri seyrederim. Şükürler olsun, epey teknolojik bir çağdayız ve
şükürler olsun internet denilen bir dünya var, istediğinizi çok rahatlıkla
seyredebiliyorsunuz. Size keyif alabileceğiniz bir kaç dizi bilgisi vereceğim
daha sonra.
Ancak tüm bu düşüncelerimi değiştiren, beni ekrana bağlayan,
e epeyde salakça olduğunu bildiğim halde bile hala haz alarak zaman harcadığım
tek dizi; Bir Aşk Hikayesi.
Olay şu şekilde gelişti.
Kafaca çok anlaştığım kuzenim bir kaç hafta evvel teyzemle
beraber bana yemeğe geldi...
Teyzem öyle herkesin
teyzesine benzemez. Hayatımın en güzel ilklerini onun sayesinde yaşadım.
Ömrümün sonuna kadar unutamayacağım 18. yaş günümü onun sayesinde kutladım. İlk
erkek arladaşımla onun sayesinde çıktım.
Annemle dahi konuşamadıklarımı onunla konuştum. Çocukluğumun en keyifli
zamanlarını onun evinde geçirdim. İlk sinemam, ilk parfümüm, ilk gezmelerim hep
onun sayesinde olmuştur. Küçük bir kız çocuğu için sihirli bir dünya olan
çantasının içinden çıkmadım, bir çok makyaj malzemesini heba ettim, sesi
çıkmadı. Bunun ne kadar sinir bozucu bir şey olduğunu da ancak ben teyze
olduğumda öğrendim.
Bir araya gelince aklınıza gelebilecek her konuyu konuşuruz.
Bu sıra derdimiz şöyle güzel bir aşk yaşamak... 29 yaşında dul kalan teyzem,
aradan geçen 25 yıldan fazla zamanda, hayatın içinde ordan oraya savrulup bir
aşk yaşamadığından, doğal olarak bazen “ahh şöyle güzel bir aşk olsa da bizim
de başımıza gelse” cümlelerini sarf eder bizimle birlikte. Kızlar bir araya
gelince ne yapar? Sizi yanıltmasın, benim etrafımdaki hatunlar bilinçlidir. Tek
muhabbetimiz aşk değildir. Erkeklerin
kahvehanelerde yaptığını yapıp biz de
Türkiye’yi ya da dünyayı kurtarma planları bile yaparız. Politika en baştaki konularımızdandır. Sıkı
da tartışırız hani. Ama sıra aşk konusuna gelince, şöyle içimizi çeker, “Bulamadık bir taş,
yahu!” deriz hepimiz.
İşte kuzenin benimle de paylaştığı son keşfi. Korkut Ali...
Allah’ım o ne bakıştır? O nasıl sevmektir? O nasıl bir yaratıktır?
Kuzen, “Korkut Ali’yi bir görmen lazım. Her hali başka
güzel. Öfkesi de, sevmesi de, ağlaması da, kötülüğü de bambaşka” dedi konuşma
esnasında. Mutlaka seyret diye tembihledi. Dizinin Kore dizisinden uyarlama
olduğunu öğrenince ilk başta epey antipatik geldi. (Laf aramızda, İntikam berbat
olmuş. Meraktan bir bakayım dedim 15 dk tahammül edemedim. Orjinali seyreden,
Türk versiyonuna 15 dk katlanamaz. )
Kuzen’in tavsiyelerini dikkate alırım. O da herşeye güzel
demez, ince eler, sık dokur. Görüşleri önemlidir benim için. Bir bakayım ne
menem bir diziymiş dedim. Deyiş o deyiş... Ben oldum müptela. Haksızlık olmasın orjinalini de seyredeyim,
değerledirmeyi doğru yapayım dedim. Denecek tek şey, ekibin ellerine sağlık,
uyarlama da olsa süper olmuş. Hakkını vermişler.
Kuzen, duacınım... Gerçek dünyada yaşayamacağız da (Türk
erkeklerinin danalıkları malum) “şöyle tadıyla bir aşk filmi seyredip, hayal
kuralım bari” modunda imdadıma yetiştin.
Her kadının hayalidir güzel bir Aşk Hikayesi yaşamak... Bize
de düşen, işte böyle güzel Bir Aşk Hikayesi izlemek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder