Sanki benim sıkıntım bana yetmiyor. Sanki her şey üzerime çöreklenmiyormuş gibi, bir de bulutlar... Bulutlar bugün yer çekimi kuvvetine karşı gelemediler. Hepsi aşağı indi. Bu nasıl bir bunalımlı havadır, nasıl bir iç daralmasıdır çözemedim.
Benim keyfim havaya endeksli olduğundan; hava güzel, ben güzelim... Hava kötü, ben kötüyüm... Bugün kötüyüm işte.
Henüz hazır değilim yazın bitmesine. Daha kendimi alıştıramadım. Daha çoookkk vardı kışın gelmesine. Bugün kapıları tıklatmaya başladı gibi hissediyorum. E utanmaz yarın öbür gün tekmelemeye de başlar. Gelme kış! Henüz gelme! :( Daha hazır değilim o buhrana, karanlığa, soğuğa, lahana gibi kat kat giyinmeye.
Kış çocuğuyum ama sevmem hiç kendimi bildim bileli soğuğu. Elim ayağım üşüdü mü, ha bir de karnım çok acıktı mı çekilmez biri oluyorum. Elimde değil, sinir kat sayım arttıkça artıyor, gerildikçe geriliyorum. Aksi mi aksi biri oluyorum. Ama sıcak olsun, karnım tok olsun pamuk gibi biriyim ben aslında. Tüm bunları yazınca kendimi kedilere benzettim. Hiç hazzetmediğim hayvanlar oysa. :( Amaaannn Allah benzetmesin!
Aklıma geldi, en son kedi maceramı anlatayım. İş yerinde en yakın arkadaşım Sam, (Ben ona böyle hitap ediyorum) evini badana yaptırmaya karar verdi bu yaz. Sam'in bir kedisi var. Yavruyken şöyle bir görmüştüm, eh işte deyip geçmiştim. Her gün Sam'in kedisine karşı sarf ettiği sevgi ve aşk sözlerini dinliyorum. Hayvanı bir anlatıyor, duyan dünyanın en muhteşem kedisi sanır. "Ben onunla yaşıyorum, onun sevgisi her şeye bedel, beni mutlu eden tek varlık o, her sabah öpüşüp koklaşıyoruz, bir sevişiyoruz, bir sevişiyoruz anlatamam" diyerek her gün nameler diziyor Çıtır isimli kedisi hakkında. Hiç unutmam bir gün asansördeyiz yemeğe iniyoruz, bizimle birlikte bir kaç kişi daha bindi diğer katlarda. Kimsenin farkında değiliz ve Sam yine Çıtır'dan bahsediyor: "Sabah nasıl seviştik anlatamam, gıdılarına gıdılarına yapıştım, karnını, her yerini öptüm öptüm doyamadım, o da benim boynumu, koynumu her yerimi öptü" diyerek döktürüyor nameleri. Bir an gayri ihtiyari gözüm asansördeki adamların yüzüne takıldı. Hepsi dehşetle bize bakıyorlardı. Asansör giriş katına gelip tuhaf bakışlarla bizi yalnız bıraktıklarında biz yerlere yatmıştık gülmekten. Kim nereden bilecek ki kediden bahsediyoruz.
Sam'in badanası 1 hafta süreceği ve evdeki tüm eşyalar kalkacağı için Çıtır'a bir hafta bakıp bakamayacağımı sordu. Benim de hayvanlarla aram iyidir."Elbette, getir kalsın bende bir hafta, ne olacak ki?" dedim. (O kediye hayvan demek diğer hayvanlara hakaret ama canlılar aleminde onu sınıflandıracak başka bir isim bilmiyorum) Allahım, hayatımın en korkunç kararını verdiğimi nereden bileyim? O Çıtır (Ben Katır diyorum) denilen mendebur hayvan bana dünyayı (benim evim benim dünyam oluyor) dar etti, zehir etti. Kendince bir yerlere saklanıp, farkına varmadan oradan geçerken birden fırlayıp tırmık atmalar mı? Beni mutfağa sıkıştırıp tıslamalar mı? Bir SAS Komandosu yeteneğinde ve sessizliğinde yerlerde sürünerek yaklaşıp birden üzerime atlamalar mı? Kedi, kedi değil bildiğiniz Şeytan! Kedinin şeytan yutmuş hali. Kendimi yatak odama kilitlemek zorunda kaldım çünkü beni tek başıma yakalasa kesin yiyecekti. 3. gün korkudan dayanamayıp annesini çağırdım, "mümkünü yok ben bununla yalnız başıma bu evde kalamam, gel kızına sahip çık" dedim. Ben 5. katta oturuyorum, Bu Çıtır denilen atarlı Gülistan pencerenin kenarlarında dolaşıyor. Allahım, bildiğim tüm duaları ediyorum düşsün aşağı diye. Sam'e dedim ki ; "Bak, tamam ben itmem (her ne kadar içimden delice böyle bir istek geçse de) biliyorum bir daha uyku girmez gözüme vicdan azabından.. Ancaaaakk, kendi düşerse de hiiiiççç üzülmem. İnşallah düşer de, sen de kurtulursun bu mendeburdan. Çünkü bu kedinin daha 15 yıl yaşayacağını düşünürsek çekilmez bir hayat var önünde".
Sam her gün bir yerlerinde tırmık izleriyle geliyor işe. Bu ne? diye sorduğumda, neymiş Çıtır'ı çok sevmiş çok sıkıştırmış da o yüzden tırmalamışmış. Hayvan nankör! E be atarlı, e be nankör kedi. Bıraksalar sokaklarda sürünecektin, kız seni aldı, dersin Buckingham Saray'ına prenses gelmiş, yediği önünde yemediği arkasında, her şeyin en pahalısı, en kalitelisi, en güzeli alınıyor. Neymiş hayvan sevmeye gelmiyormuşta, tırmalıyormuş. Hayır efendim hayır, hayvanın soyu bozuk! Şeytan'ın dünyada şekil bulmuş hali.
Kendimi yatak odasına kilitlediğim geceyi hiiiççç unutmam. Gelmiş, kapıya yapışmış, iki ayağının üzerine kalkmış, ön patilerindeki tırnakları çıkarmış, kapının camına dayamış o patileri, tırnaklarını aşağıya doğru ccvkkkkkkkkccvvkk diye iç tırmalayıcı bir sesle yavaş yavaş bir indirişi var, o anı gördüm, notu verdim. Şeytan yutmuş bu kedi!
Sam'im, canım, ne üzüldü kızının bana yaptıklarını görünce. Hala da dünyadaki en sevdiği yaratık o antilop bozması, cehennem kaçkını kedi ya, aklım almıyor hala. Kendisine de dediğim gibi, sorgusuz sualsiz, hiç beklentisiz, o kediyi o kadar seviyor ya, kesin cennete gidecek benim arkadaşım.
Bense uzaydan gelme Allien, evimden çıkar çıkmaz şükür üstüne şükür duaları ettim. Rabbim sana şükür, o kediyle 5 gün yaşayıp hala hayatta kaldığım için diyerek. Gerçi kan akıttı mendebur hayvan, bacağımda izini taşıyorum ama inşallah kıstırırım bir yerde, bir gün! Annesi görmeden tabii :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder