Günün Sözü

Umut her daim vardır...

8 Ocak 2014 Çarşamba

Dostluk Baki, Sevgili Fani...

Bir zamandır yeni bir arkadaş kazanmaya çalışıyorum... Aslında ona kalsa sevgili olmamız lazım. Başka şartlarda doğrusu güzel de olurdu... Ancak şartlar maalesef dedirtecek durumda.

Doğru şartlar yoksa karagözlü olmanın anlamı da yok. Yoksa gözüm karadır gönül işlerinde. :) Ancak şu an ki durumda yapılacak en güzel şey,  iyi arkadaş olmak, dost kazanmak. Bu yolda da epey ilerleme kaydettim sanırım ve birilerinin daha gözünde arkadaş olarak kaldım. Doğrusu da bu zaten... 

İnsanların sevgisizlikten, şefkatsizlikten, yalnızlıktan, anlaşılmamazlıktan, bıkkınlıktan, aynılıktan ve hatta ayrılıktan ne kadar mutsuz olduklarını görüyorum. Öyle zor ki bu şekilde yaşamak. Herkes kapana kısılmış gibi... Bu ruh hali de genelde insanlara yanlış yaptırıyor. Pişmanlıklarla dolu büyük hataların içine sokuyor. 

Son yıllarda evlilik meselesini çok kurcalar oldum. Aslına bakarsanız benim çok kurcaladığım yok, doğrusunu söylemek gerekirse arıza hallerim için bekar yaşamak bana göre tam saltanat, ancak toplumsal gereklilikler ve genellemeler nedeniyle bekarsanız ve bundan sonsuz mutluluk duyuyorsanız sizde kesin bir sorun var bakışı oluşuyor yüzlerde. İnsanlar kabullenemiyorlar onlardan aykırı davrandığınızda. Mutlaka sürü içinde yaşamanız ve o sürünün kurallarıyla yaşamanız gerektiğini düşünüyorlar. Ya kendilerinde değişiklik yapacak güç yok - aslına bakarsanız kendilerinden epey de mutlu yaşayan birini görünce tahammül edemeyip aynı belanın içine başkalarını da çekmek istiyorlar- ya da hakikaten onlara doğduklarından beri öğretilen kurallara o kadar boyun eğerek yaşıyorlarken, sorgulamadan doğrusunun o olduğuna inanarak sizi aynı kumpasının içine çekmeye çalışıyorlar.

İşte benim, küçük bir kız çocuğunun istediği bir şeyi almak için yerlerde tepinerek gösterdiği tepki gibi bir tepki göstererek, bilinen klişeleri yapmamamın sebebi bu. Aynı mutsuzluğun ve ızdırabın içinde kaybolmak istemiyorum.

İnsanlar farklı farklı. Bunu artık hepimiz biliyoruz. İnsanların çoğu (genellemelerden nefret etsem de bazen maalesef gerekiyor) yalnızlıktan hoşlanmaz. Hatta bu düşünce onları dehşete düşürür. Sanki etraflarındaki kuru kalabalığın onlara bir faydası var?  Halbuki yoktur da... Bir türlü bunu kabul etmek istemezler. Gerçi onları anlıyorum da... Sonuçta insanlık ortaya çıktığından beri toplumsallaşma yoluna doğrudur tüm yapılanlar. İnsanoğlu toplumsal bir varlık sonuçta. Bu durumda bazen ben hala neandertal dönemi insanı mıyım diye de düşünmüyor değilim hani? Hatta daha öncesine, primat zamanına da denk geliyor olabilirim. Bu düşünce bana daha ferah geldi. Primat dönemde kimsenin elektrik, su, doğal gaz faturası gibi dertleri yoktur sanırım... Hmm düşündüm de hakikaten çekici bir fikir. :)

Herneyse, konu dağıldı. Demem o ki, karşıdan öyle görünmüyor olabilir ama... Evet, yalnızlıktan çok memnunum, canımın istediğini yapmak ve yapabileceğimi bilme düşüncesi beni sınırsız bir özgürlük içinde hissettiriyor, kimseye hesap vermek gibi bir durumum yok ve kafama estiği gibi yaşıyorum, çok hareketli bir yaşamım olmayabilir,  hatta çok sıkıcı da görünebilir, kendimi meşgul edecek bir çok şeyle uğraşıyorum, her gece dışarıda eller havaya yapmıyorum, hatta en son ne zaman yaptım onu bile hatırlamıyorum, ancak canımın istediğinde yapabileceğimi de biliyorum, uzaktan her şey lay lay lom görünüyor olabilir ama.... Dürüstçe ifade etmeliyim ki, Evet, ben de çoğu zaman şefkat ve ilgi ihtiyacı içinde oluyorum, Evet ben de hayatımda yaptığım her şeyi paylaşacağım, anlatacağım, güleceğim, sarılacağım, kollarında olmak istediğim özel biri olsun istiyorum hayatımda... Ama bu demek değil ki sırf bu uğurda her şeyi feda edeceğim. Sırf herkes öyle istiyor ya da sanki olması gereken oymuş gibi onların aldığı şekli alacağım, ufak sevgi kırıntılarına yüzümü döneceğim... Benim köşelerim var, girintilerim çıkıntılarım, eğriliklerim, yamukluklarım var. Tüm o kıvrımlar beni ben yapan şeyler ve "ben" olmaya da devam edeceğim. 

Ben kırıntılarla yetinmem, her şeyi tam isterim, Tamamlanmak isterim... İki yarım yan yana gelince tamamlanmıyor. Ancak o iki yarımın tüm kıvrımları, girintileri, çıkıntıları eşleşirse tamamlanıyor. Yap boz parçaları gibi... Ben tamamlanmayı bekliyorum... 



3 Ocak 2014 Cuma

Kahrolası 158. bölüm


Uzun zamandır geçemediğim Candy Crush'ın 158'inci bölümünü bu sabah Metro'da sırf vakit kaybetmek için oynarken mucizevi bir şekilde geçiverince az daha çığlığı basacaktım sevinçten. İçim öyle kıpır kıpır ki, kendimi kabinden dışarı atıp, merdivenlere yöneldiğim anda telefonu deli gibi tuşlamaya başladım. 

Saattin kaç olduğu hiç umurumda değildi... Azıcık bile, "uyuyor mudur?" diye düşünmedim... Uyuyorsa da uyansın bunu hemen paylaşmam lazım dedim kendime. Allah'tan ses hiç uykulu değildi. Selam bile vermedim. "Biliyor musun, o kahrolası 158'inci bölümü biraz evvel metrodayken geçtim az daha çığlık çığlığa şarkı söyleyecektim" dedim. Nasıl bir kahkaha patladı kulağımda. :) 

İşte böyle. Tüm manyaklıklarımız bile bize normal geliyor, saçmaladığımız anlar çok var. Başkaları için küçümsenecek çok şey yapıyor olabiliriz ama biliyorum ya orada, ben ne zaman ararsam arayım gülüyor, ne delice şeyler söylesem de normal karşılıyor, yaptığım hatalarda da , doğrularda da yanımda oluyor ya; işte bunu bilmenin beni nasıl huzura erdirdiğinin, nasıl rahatlattırdığının, nasıl mutlu ettiğinin karşılığı yok, ifadesi yok, anlatılır bir tarafı yok anlayacağınız. 

Hep biliyorum orada... Ne zaman ararsam arayım orada...  Öyle şanslıyım ki...

Dilerim bu sene herkes benim kadar şanslı olur. 

Her şeyi boş verin... 

İki tane şeye ihtiyacınız var bu sene. 

Birincisi Sağlık.... Ve bir de aynen benim ki gibi bir dost! 

Gerisi boş!!!!