Günün Sözü

Umut her daim vardır...

25 Ağustos 2013 Pazar

Pişmanlıklar

Hayatta herkesin pişmanlıkları vardır. “Benim yok” diyen biri varsa, demek ki  hayatı yaşamamıştır. Pişmanlıkların şekli, sebebi onlarca çeşit olabilir. Şimdi ben size çoğu kişiye basit gelecek ama bence her kadının hayatında en az bir kere yaptığı bir pişmanlıktan söz edeceğim.
Herkes peri masalı yaşamak ister. Herkes ilk görüşte aşkı yaşamak, “ilk görüşte aşk” olmasını ümit eder. Şöyle bir bakınca resme, güzeldir ilk görüşte aşk. Romantiktik, masalsıdır. Kim yaşamak istemez ki? Başına gelse insan bunu yaşayanın dünyada sadece kendisi olduğunu sanır. Oysa bu kocaman bir hatadır.
İlk görüşte aşk diye bir şey yoktur! Seyrettiğimiz filmlerden, dizilerden, kitaplardan bizlerin beyinleri o kadar yıkandı ki, biz de sanki ilk görüşte aşk olmazsa hiç bir zaman aşk olmayacakmış gibi hissettik. Biz derken benim gibi bir kaç iflah olmaz romantikten söz ediyorum. Genel olarak değerlendirmiyorum konuyu.       
İşte böyle bir kafayla bundan bir kaç sene evvel biriyle tanıştım. Bir arkadaş vasıtasıyla tanıştık. Arkadaşım şehirde olmadığı için gelen bu yabancıya ben eşlik edeyim diye ricada bulundu. Yabancı biri şehrimize gelmiş, elbette yalnız kalmasın diye irtibata geçtim. Ben de zamanında bilmediğim şehirlerde yapayalnız kaldığım için bilirim bu duyguyu. Elimden geldiğince benim yapabileceğim bir şey varsa kime olsa yardımcı olurum.
Böylece tanıştık... Tanıştığımız andan itibaren öyle çok güldük, öyle esprili laflar ettik, öyle keyifli zaman geçirdik ki ben en yakın arkadaşım gibi hissettim onu.  Genelde benim beğendiğim tipe de uymadığı için en baştan itibaren romantik anlamda hiç düşünmedim. Neden bilinmez,  bir de kim öğretmişse romantık ilişkide, illa adam ağır abi olacak, karizma yapacak, Kadir İnanırvari tavırlar takınacak vs vs diye düşünürüz. Sürekli güldüğün, kahkahalar attığın, her şeyle dalga geçtiğin, saatlerce hiç bıkıp usanmadan konuştuğun, üstelik anlattığın en dandirikten saçmalıkları bile ilgiyle dinleyen biriyle saatler geçirdiğinde karşındakinin romantik ilişki için değil de askerlik arkadaşınmış gibi olmasını bekliyorsun. Bekliyorsun da pek iyi bir halt etmiyorsun.
Aradan geçti 4 yıl...  Bu arada bağlantıyı hiç koparmadık... Mailler, telefonlar, mesajlarla neler yaptığımızı sürekli birbirimize anlattık. Doyamadığım aptallığımla kanka gibi  davrandığım adam  bu arada evlendi. Çok sevindim elbette onun adına... Bu zaman içinde yolu tekrar bu şehre düştü bir kaç kez. Her gelmesinde ne yapıp edip görüştük. Ben iki elim kanda olsa onu görmek için hep zaman yarattım... O benimle görüşebilmek için sahip olduğu bir kaç saati hep kullandı...
Onca seneden sonra farkettim ki, ben ona aşık olmuşum... İyiliğine, doğruluğuna, dürüstlüğüne, cömertliğine, arkadaşlığına, en saçmaladığım anlarda bile beni küçümsemeden dinleyip mutlaka esprili bir yan bulmasına, dertleşmelerimize, öfke nöbetletimi kontrolüne, deliler gibi içmemize, çatlayana kadar yememize, saatlerce süren sohbetlerimizden bıkmamasına, nezaketine, sabrına, kendi dilinde benim hala bilmediklerimi büyük bir hevesle öğretmesine, adam adam olmasına aşık olmuşum... Yavaş yavaş olmuş bu... İlk görüşte olmadı ama... Anladım ki öyle bir şey yok zaten... Bir insan zamanla tanınır, zamanla kabullenilir...  Şimdi geriye dönüp bakıyorum ve keşke diyorum.... Keşke o kadar acele yargıya varmasaydım, bana da, ona da şans verseydim.
Şimdi sadece susuyorum...
Elbette hala görüşmeye devam ediyoruz,  her gün konuşuyoruz...
Ama ben aslında susuyorum...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder