Günün Sözü

Umut her daim vardır...

17 Temmuz 2014 Perşembe

Olduğun sen mi, olmak istediğin sen mi?


Uzun zamandır bitkisel hayattayım... Bu durumdan şikayetçi miyim? Asla ve kat"a! Aksine kimi zaman keyifli de geldi. Ama her güzel şeyin bir sonunun olacağı gibi (gerçi kötü şeylerin de bir sonu gelir, her ne kadar cehennem azabı gibi uzayan bir zaman sürse de!) bu tembelliğin de bir sonu geliyor yavaş yavaş. O kadar hızlı değil elbette. Koma'dan uyanan biri bile hemen dans etmeye başlamaz! O yüzden bitkisel hayattan çıkıyoruz diyorsak eh yavaş yavaş yapıyoruz, hemen heveslenmeyin...

3 aydır işsizim... İlk başta ürkütücü gibi geliyor bu kelime. İşsizim! Son 8 senedir yaşadığım cehennemi düşünürsek şu an ki durumum tamamen Araf. Cennet'e kabul edileceğimi umut ediyorum. Resme buradan bakınca elbette durum çok iç açıcı değil. Sonuçta kirada oturan, tek başına ayakları üzerinde durmaya çalışan, her şeyi tek başına yapmaya çalışan ve görünen o ki böyle de devam edecek biriyim. Şu an halihazırda düzenli gelen bir gelir olmayınca ve bilgelerimizin dediği gibi hazıra da dağ dayanmayacaksa herkesin şıp diye çözeceği gibi resim çok ferahlatıcı değil. Sonuçta bende dağ da yok. En iyisinden olsa olsa belki minik bir tepedir. (Bir an düşündüm de galiba bu da biraz abartı oldu; tepenin küçüğüne ne denildiğini bilen var mı?) 

Dediğim gibi Cennet'e kabul edileceğimi umut ediyorum. Cennet anladığınız üzre metafor olarak kullanılmış bir kelime.  (Hep kelimelerle oynayanlara gıpta etmişimdir, fırsatı yakalayınca kaçırmak istemedim!)  Başka türlü kısaca İŞ de diyebiliriz. Bu sıra ne zaman paniğe sürüklenecek gibi olsam benim kanka beni sakinleştiriyor. Son haftalarda bir Ruhsal Detox'tur gidiyor kendisinde ancak sanırım ondan çok bana faydası var. Neye öfkelensem, neye sinirlensem bir olumlu bakış açısı, biz gazımı alma, bir pozitiflik aldı başını gidiyor. İki dakika sonra ben lokum gibi oluyorum. Hani damardan bir şeyler alsam bu kadar etki yapar. O, ona söylenen direktifleri takip ediyor (köşelerinizi temizleyin, eskileri atın, yenilere yer açın diyen talimatlar neticesi evi kırkladı ve zannımca toplumsal temizliği bu direktiflerle yapabilirler!) ben ona bakıp sakinleşiyorum. Biraz kopya çekmek, hazıra konmak gibi oluyor ama dediğim gibi bu sıra bitkisel hayattayım, tembellik hakkım! 

Ara ara burada bahsettiğim Götü Kalkmışlar Cumhuriyeti olan iş yerinden ayrıldım nihayet. Ya da daha gerçekçi bir yaklaşımla ifade edecek olursak; ayrılttırıldım! (İnşallah Türkçe'de böyle bir kelime vardır. Şimdi TDK'yı da kontrol edemem. Tembellim dedim ya!) Bu tecrübeden şunu öğrendim ki; bütün götler hakkaten müdür oluyormuş ve onların salaklığını da alt tabaka çekiyormuş. 3-5 salağın (gerçekten abartmıyorum süzme salağın) yanlış kararları nedeniyle koca firmayı batırdılar ya la! Onların yönetememesi (yönetmecilik oynamaları) nedeniyle işsiz kalanlar ben ve benim gibi maraba takımı oldu. Her iş de vardır bir hayır dedik ve hala bekliyoruz o hayırı "acep ne ola ki?" diyerekten...Ancak kanka ümitli; evrene pozitif mesajlar vereceğiz ki o da bize olumlu dönsünmüş. Kodumun evreni! Bir yakalasam var ya!... 

Neyse hanfendi çizgimden çıkmayayım. (Külliyen yalan!) 

Şimdi konu buraya gelince yapayım hemen bir minik açıklama. Küfür ederim ben... Ederim yani. Hakkımdır... Neden? Çünkü insanın çileden çıktığında her zaman iki seçeneği olur. 1- En yakınlarında bulduğun eşyaları etrafa atmak (Hani filmlerde kadınlar yapar ya, tabak çanak duvarlara fırlatılır. Anaaammm pek de keyifli bir şeye benziyor belki bir gün bana da kısmet olur ama çok kadınsı ve biraz da hakkaten aptalca..)  2- Küfredersin.
Ben her zaman ikinci seçenekten yana olmuşumdur. Neden? Çünkü müsrifliğin lüzumu yok! Her zaman her eşyayı taksitli almaktan, eh alınanların da kolay alınmadığı düşünülecek olursa öyle her öfkelendiğinde etrafa bir şeyler fırlatsaydım ömrümün sonuna kadar taksit ödemek zorunda kalırdım. E bana da yazık, değil mi ama? O yüzden ne yapıyoruz? Bedava olan küfrü kullanıyoruz... Öyle her ay nasıl ödeyeceğim diye düşünmene gerek kalmıyor, bildiğin free of charge durumu. Hatta buy 1 get one free'den bile daha iyi. don't buy anything, use them all free. Bence bundan alası Şam'da kayısı...


Konu da nereden nereye geldi.   Ne diyordum ben? Heh, bitkisel hayat, kanki sakinleştirmesi vs diyordum. Bitkisel hayattan çıkıyorum. Yani artık sık sık yazmaya çalışacağım yine. O arada bu geçen zaman da neler oldu ara ara yeri geldikçe anlatırım. (Çok da merak eden var da sanki!) Neyse bu da bir çeşit bunamadır belki. Kendi kendine konuşan tipler gibi ben de kendi kendime yazıp okurum onlara eşlik ederim ne olacak ki? Sanki geri kalan ahali çok mu sağlıklı? Herkes toplu akıl tutulması yaşıyor zaten, benim kendi kendime konuşmam ne kadar zararlı olabilir ki? 

Bu boşluk kimi yandan iyi geldi aslında. İnsanın bir boş zaman bulup kendisini irdelemesi pek mümkün olmuyor. Bu geçen zamanda epey bunu yaptım aslında. Beni benden dinlemeye çalıştım. Bu dönemde görüştüğüm bir arkadaşım sormuştu yaşadığım çelişkilerden kafamın bi dünya olduğu bir ara. Kendine sor bakalım. Aslında sen kimsin? Nasıl davranıyorsun? Olduğun sen misin, yoksa olmak istediğin sen mi? Doğrusu mu? Kafamın içindeki ben çok başka. Ben de dahil olmak üzere kimsenin onu gördüğünü sanmıyorum. Gerçi son zamanlarda pazarlık aşamasındayız onunla. Belki çıkar yakında ortaya. Artık o da Şeytan mı olur, Melek mi, inanın orasını henüz ben de bilmiyorum... Durumu sizin çok da iplemediğinizi biliyorum ama insanın kendi kendiyle pazarlığa oturması ayrı zevk! O yüzden siz iplememeye devam edin, işin zevkini çıkaran benim... 

Bir düşündüm de; bu iş zevkten öte bildiğin ruh hastalığı!!!  (Burada kötü kötü muhahhhaa muhhaahha diye bir kahkaha olsa vallahi ürkütücü bile olacak. Anaamm kendimden korktum ya la...)   


        

1 yorum: