Türk filmlerini ya da dizilerini pek izlemem. Bir elin parmaklarını geçmez sayısı. Olan biten saçmalıktan daral gelir, izleyemem, sıkılırım.
Bazen Sezar'ın hakkı Sezar'adır ya. İşte, ister itiraz edin, ister etmeyin, Hollywood bu işi biliyor. Hem filmleri hem de dizileri bana göre çok iyi. Başka hiç bir ülkenin sinema sektörüyle kıyaslanamayacak kadar iyi.
Hatta geçenlerde yapılan Emmy Ödülleri Gecesine giden Cengiz Semercioğlu da Hollywood ve Yeşilçam arasındaki 10 farktan söz etmiş... Hepsi de çok doğru tespitler. Biraz düşünsek daha neler ekleriz o listeye de; şimdi gereği yok boşa zaman kaybetmenin...
Yeşilçam bir yana, diğer ülke sinemalarında da epey bir fark çıkar. Gerçi yapılanın hepsi kötü demiyorum. Elbette diğer ülkeler de iyi filmler çıkartıyor. Kore Sineması, Hint Sineması, Fransız Sineması, İtalyan Sineması ve daha sayamayacağım kadar çok başka sinema sektörü var. Arada onlardan da iyi filmler çıkıyor: Ancak çıkan işin yoğunluğuna bakarsanız, diğerlerinde 1 çıkıyorsa, Amerikalılarda 10 çıkıyor. Adamlar bu işi biliyor. Gerisi hikaye vesselam!
Amerika'da Fox TV'de yayınlanan "Sons of Anarchy" adında bir dizi var. 6. sezon bir kaç hafta evvel başladı. Çok beğenerek seyrettiğim bir dizi. Şiddet içerikli olduğu ve epey de sert bir dil kullanıldığından +18 doğal olarak. Ancak olayların kurgusu, oyuncuların gerçekçiliği, dizinin akıcı hikayesi beni çok etkiledi.
Belki çoğu kişiye basit gelebilir ama her ne izlersem izleyeyim, her ne okursam okuyayım mutlaka kendimi olayların içine sokarım. Ben olsam nasıl davranırım, ben olsam ne düşünür, ne yaparım diye kendime hep sorarım. Bazen içinde bulunduğum duvarları yıkamam, yaşanan kimi şeyler bana çok uç noktalarda gelir. Ama her şeyi doğallıkla yaşayan insanlara da gıpta etmeden geçemem.
Mesela ikili ilişkilerde doğallığı bir türlü yakalayamadığımı düşünürüm. Hep kendimi kasarım, bir türlü rahat olamam. Belki yetiştirilişimden, içimden geldiği gibi davranırsam yanlış anlaşılırım diye düşünürüm. Ne zaman doğal olacağım, içimden ne geliyorsa öyle davranacağım desem, karşımdaki erkekler hemen bir kalıba sokmaya çalışmışlardır beni. Ne yaparsanız yapın, sizi olduğu gibi kabul edemezler, illa bir yafta yapıştırmaları gerekiyor haspaların.
Dizide ana karakterlerden biri, Amerikalıların da dediği gibi tam bir "bitch!" Öyle genç falan değil, babaanne olmuş ama maşallah mihrap yerinde, taş gibi bir vücut. Kadının canı istediği gibi davranması, her ne kadar kötü karakterse de bana çok eğlenceli geliyor. Dizinin bir bölümünde, hoşlandığı ve birlikte olduğu adamla bir diyaloğu var. Adam da onunla beraber olmak istiyor ancak güvenli ve düzgün bir hayat veremeyeceğinden geri çekilmeye çalışıyor. Kadınsa çoktan adamı istediğine karar vermiş, adamın atacağı adımı bekliyor.
"Benimle olmak istiyor musun, istemiyor musun?" diye soruyor doğrudan.
Adam ona diyor ki;
"Şu an sana istediklerini verebilecek durumda değilim"
Kadın "Benim ne istediğimi düşünüyorsun ki?" diye soruyor. "Aşk mı?"
Ve devam eden cevap aynen şu şekilde;
"Yalnızca erkekler sevilmek ister, hayatım... Kadınlar istenmek ister!"
Buyrun düşünün! Doğru mu, değil mi?
Ama cevap verirken... :) Hadi amaaa... Hepiniz biraz dürüst olun kendinize... Gerçekten ne isterdiniz? Sevilmek mi? İstenmek mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder